29 Ocak 2009 Perşembe


BİR ÇİZGİ ÇİZEBİLİR MİSİN? (2)

Previously on BİR ÇİZGİ ÇİZEBİLİR MİSİN......(Bunu lost'tan örnek aldım)

Hani bazı insanların net kararları vardı; benim de niyeyse hep kafam karışıktı. Hani onlara özenmiş; onlar gibi olmak istemiştim de olmamıştı. Amaaaaa birden aydınlanıvermiştim hani, elma kafama düşmüş gibi olmuştu...........
Doğru olduğuna karar verirken, temel aldığımız ana kriterler neydi? Yanlış olanı nasıl tanıyacaktık? Ben neden yeşili beğeniyordum? öbürü neden beyaza hayrandı? İnsanlar nasıl doğrularından ve yanlışlarından bu kadar emindi? Sonradan anladım ki, insanlar kendi doğrularından, diğerlerinin yanlışlarından emindi. Peki ben neden zaman zaman, şapşal, dikkatsiz, unutgan, umursamaz falan olduğumu düşünüyordum? Sonrasında görme yetimin iki yönlü olduğunu anladım: içeri ve dışarı.
Maurice Nicoll der ki: yanlış ve doğru duyumlarında katılaşmış insanların mutlak yanlış ve mutlak doğru olmadığını, yanlış ve doğrunun RÖLATİF olduğunu anlamaları çok zordur. (Bayılıyorum bu kelimeye: RÖLATİF). Doğru ve yanlış belirlenirken, diğer önemli bir faktör de HEDEFtir. Hedefim içanadolu bölgesinden İstanbula gitmekse kuzeye ve batıya gitmek doğru; güney ve doğuya gitmek yanlıştır. Antalyaya gideceksem güneye gitmek doğru, kuzeye gitmek yanlıştır. Oysa bu net insanlar genelleme yapmaktan hoşlanırlr: tıpkı Aydan Atlayan Kedinin yazısındaki gibi "oralılardan nefret ederim". Kuzeye gitmek doğrudur, güneye gitmek yanlış, ya da aksi...O yüzden doğruları ve yanlışlarımızı tanımlamadan önce kendimiz için ana hedefi belirlememiz gerekir. Dolayısıyla sizi uyandıran, kendinizi farkettiren herşey doğrudur.

Bir de, doğruları ve yanlışları niye bu kadar düşünüyorduk? Bu kadar düşünmemize rağmen neden hala fikir birliğine varamamıştık? Niye dünyada huzur egemen değildi? Galiba düşünmemiz gereken şey doğrular ve yanlışlar değildi. Siyah neden siyahtı acaba? Beyazdan dolayı. Beyazın yanında siyah kalıyordu. Beyaz da siyahın yanında beyaz değil miydi? Bazı tanımlamaları kolaylaştırabilmek için onlara öylesine adlar takmamışmıydık aslında? Sonrasında bunları birbirimizi yargılamak için kullanacağımız hiç aklımıza gelmemişti.
ARKASI YARIN

28 Ocak 2009 Çarşamba





BİR ÇİZGİ ÇİZEBİLİR MİSİN?
Hayatı kolaylaştırmak adına, yaşamı bölmeler dururuz. Sınırlar oluştururuz, duvarlar öreriz, isimler koyarız, kurallar oluştururuz. Sonra o kurallar gereğince, duvarlarımızın ardından seyrederiz hayatı. Çok nettir bazılarımızın çizgileri. Doğru bir yerdedir, yanlış diğer tarafta; güzel bir yerdedir, çirkin diğer tarafta. Nasıl bu kadar net olabilirler hiç anlayamamışımdır. Hatta bazen özendiğim de olur onlara. Oysa benim kafam hep karman çormandır. Bir türlü karar veremem doğru hangisi, yanlış hangisi. Bir o yönden düşünürüm, bir bu yönden. Sonunda her iki düşünce de hem doğru hem de yanlış hale gelir benim için. İşler daha da bir sarpa sarar. Durum böyleyken, kendimin kararsız, ne istediğini bilmeyen daha doğrusu işe yaramaz biri olduğuna karar verdim. Diğerleri ne kadar da emindirler kendilerinden; ben bir o kadar şaşkın şaşkın dolaşıyorken. Her şey olasılıklar denizi gibi kafamda döneeeeer durur.
Çok denedim, bölmelemeyi, kurallar koymayı ve net sınırlar oluşturmayı. Her bir denememde daha bir karıştı her şey. Bir gün (hangi gündü hiç bilmiyorum tabiî ki yine) aydınlanıverdim ya da her neyse…Heyyyooo ben galiba kimsenin yapamadığını yapabiliyorum.
ARKASI YARIN