24 Haziran 2011 Cuma

NEDEN OLMASIN

" Bugüne kadar merak ettiğiniz bir kişi, nesne, olay, vs. için ilginç, çılgın veya sizden beklenmedik bir şey yaptınız mı ? Yaptıysanız açıklar mısınız ? "
Dedi Sevgili Vladimir. Neden olmasın, dedim.
Öyle çok meraklı biri değilim. Aslına bakarsanız, hiç birşeyi merak etmem. Belki de bu hayattaki tek merak ettiğim şey "Tanrı". Onu görmek, hissetmek, deneyimlemek nasıl birşey olacak? tek merakım bu.
Evet benden beklenmedik birşey yaptım. 2009 yılında Antalya Köprülü Kanyona gitmiştik. Ben genel olarak sakin, öyle attraction, action sevmeyen, köşesinde kitap okuyan bir insanım. Action, gerilim film bile izlemem. Siz düşünün artık tek sevdiğim televizyon programı Sünger Bob :D. Hadi köprülü kanyonda suya girelim dediler eşim ve kızlarım. İçimde kendimden beklemediğim bir cesaret yüklemesi hissettim. Normalde soğuk suya asla giremem. Ve suya girebilmemiz için epey çaba göstermemiz gerekecekti. Ben keçi gibi aşağı doğru tırmanmaya başladım. Baktım bizimkiler ilerleyemiyor ben cup atladım suya....İşte o anda tüm vücudumda bir "vup" hissi aldım. Bütün hücrelerim, damarlarım ve hatta genlerim ayağa kalkmıştı sanki. Sanki ben herşeyi yapabilirdim. Buz ötesi soğuktu su. Suyun içinden hala suya girememiş olan bizimkilere nanik falan yapıyordum. Asla sudan çıkmak istemiyordum. Tüm hücrelerimi hissediyordum. Sonra biraz yüzeyim derken akıntıya kapıldım, sürüklenmeye başladım. Eşim yan tarafa doğru yüz diye bana bağırıyordu ama farkında değildi suyun gücünü aşamıyordum. Ellerimle, tırnaklarımla kenara yaklaştıkça kayacıklara tutunmaya çalışıyordum ama nafile. Sonunda bir ağaç köküne tutunup durdum ve çıktım. Bütün hücrelerimi, kan dolaşımımı hissediyordum. Çelik gibiydi sanki vücudum. Ve bu his yaklaşık 1 saat kadar sürdü. O soğuk suya atlama anım, sürüklenişim...hepsi harika bir deneyimdi. hele benim gibi bir entellektüel tavuk için :D Bi de tırnaklarım kırılmıştı :D

22 Haziran 2011 Çarşamba

ONA KOŞAN NOTALAR




Evrende çok kötü şeyler oluyor. Sanki insanlar kontrolden çıkmış. Onlara insan derken içimde bir yer acıyor. Amaaa....Müzik her zaman güzel ve hep güzel olacak dünyanın son gününe dek. Dünyanın son gününde biz de müziğin ritminde eriyip O'na doğru notalar olarak uçacağız.  Ne heyecanlı.....uçuşan milyarlarca, trilyonlarca nota. İşte o zaman gerçek halimize kavuşup, bir olacağız, tüm ayrılık yanılsaması son bulacak. Bir'e ulaşacağız.

21 Haziran 2011 Salı

TERCİHİNİ YAP

HAYAT AĞLANMAYACAK KADAR KISA,
KAHKAHLARLA GÜLÜNECEK KADAR UZUN.
TERCİHİNİ YAP!

20 Haziran 2011 Pazartesi

BİR TIK LÜTFEN

http://bit.ly/lhCxcS

Balığı büyütmek istemez misin?
Hadi o zaman linke bir tık..... 

GÜZEL SÖZLER

Sufilik, olabileceğin şey olmak ve bir yanılsamanın peşinden gitmeye çabalamamaktır. Senin için mümkün olanın farkında olman ve habersiz olduğun şeyin de farkında olduğunu sanmamandır.
İdris Şah

18 Haziran 2011 Cumartesi

BU SEFER UNUTMADIM

Bu dünyanın zaman diliminde görüşemiyor olsak da,
Seni bıraktığım yerde olmayışın,
Ve gerçekler diyarında yine benim babam olacağını bilmem,
Orda yine ayı yogi ve bobo tiyatrosu yapacak oluşumuz,
Tıpkı eskisi gibi bozuk paraları biriktirip
Sırayla harcayacağımıza inanmam
Ve en önemlisi
Senin bir daha asla ve asla psikiyatri kliniklerinde olmayacağını bilmem,
Hemen her gece rüyalarımda benimle olman
Bugünü sensiz mutlu geçirebilmemin nedenleridir.
Canım Babam,
O sefer unutmuştum........
Şimdi ellerinden öpüyorum.
İkimize nescafe yaptım,
Yeşil fincanlarda.
İyi ki babam oldun. 

Tek evladın....







 



17 Haziran 2011 Cuma

YÜREĞİMİ DUYMAK İSTİYORUM, SUS!

Yoruyorsun beni.
Hem de çok.
Bana izin ver biraz.
Birazcık....
Hiç susmuyorsun.
Seni duyabildiğime göre,
Senin Ben olmadığını biliyorum artık.
Sevgili zihin...
Kontrolü sana kaptırdığımdan beri
Yorgunum.
Ama sen sanki bu kadar konuşmaktan hiç yorulmaz gibisin.
Seni şimdilik çekmeceye kaldırıyorum.
Dur üzülme bu senden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor.
Sana elbette ihtiyacım olacak.
O zaman sevgiyle çıkaracağım ordan seni.
Ama,
İşin bittiğinde,
Becerebilirsem,
Seni çekmeceye sevgiyle yerleştireceğim.
Sevgili zihin.
Yorgunum.
Bırak biraz da yüreğim ve ben halleşelim.
Gürültünden onun sesini duyamaz oldum.

16 Haziran 2011 Perşembe

İZNİN OLURSA

Sezen Aksu der ya: kalbim Egede kaldı.....
Benim kalbim İzmirde atıyor.
Bekle İzmir sana geleceğim.
Sendeki Cana geleceğim.
Candaki O'nu göreceğim
O izin versin yeter!

15 Haziran 2011 Çarşamba

GÜNÜM GÜNEŞ DOLDU SESİNLE

NASIL MUTLUYUM, İÇİM PIRPIR....
SUFİM, TONTİNİM
BANA KIZIM DEDİN.
SENİ DÜŞÜNMEDİĞİM AN YOK.
ADINLA DUACIYIZ RABBİMİZE
ÜÇ GÖNÜL.
DAHA TELEFONUM ÇALDIĞI AN
SEN OLDUĞUNU BİLİYORDUM.
SESİN YÜREĞİMDE YANKILANDI.
BANA KIZIM DEDİN.
ŞİMDİ SANA:
CANIM ANNEM DİYORUM.
YAZIN DENİZ KENARINDA ÇAY İÇECEĞİZ İNŞALLAH.
 İNŞALLAH ELLERİNDEN ÖPECEĞİM.

14 Haziran 2011 Salı

FELSEFELİ SARMA

Dün akşam kızlarımla beraber zeytinyağlı sarmanın iç pilavını hazırlıyoruz. Son bir tuz kontrolü yaptık acıcık daha ekledik. Hıh şimdi daha iyi oldu dedik. İrem: anne tuz çok garip birşey dedi. Ben de: evet herşeyi lezzetlendiriyor dedim. İremcim: ama kendisinin tek başına tadı çok kötü yenmez ben de buna çok şaşırıyorum dedi. Sonra birden kafamda bir ampül yandı (malum partininki değil). Hayatta herşeyin bir yeri ve anlamı vardı, belki o çok önemsiz, gereksiz ve hatta zararlı gibi görülen şey bir başka olayın içerisinde çok anlamlı ve yararlıydı. Gülümsedim. Evreni, kendimizi ve tanrıyı anlayabilmek konusunda aslında ne kadar da aciz olduğumuzu ama gönül bağımızı tanrımızla koparmazsak onun izninde pekçok şeyi de anlayabileceğimizi düşündüm. Ona şükrettim bana bunları düşündürebilecek, beraber yemek yapabilecek dünyalar tatlısı kızları bana tanıma fırsatı verdiği için. Herşeyde O'nu görebilmeyi nasip etmesini diledim. Eminim bu sarma çoook güzel olacak. Buaralar yemeklerimize bir cimcik de felsefe katmayı ihmal etmiyoruz.  
Canım Sufim seni sarma yemeye bekliyorum. Buarada, hep aklımdasın, gönlümdesin, dualarımızdasın.... 

10 Haziran 2011 Cuma

FELSEFELİ MERCİMEK ÇORBASI

İzlediğim herhangi bir dizi yok. Kızlarım: anne sen ne biçim bir kadınsın bir dizin bile yok diyorlar. İnanın çok denedim. En azından bir süreklilik sağlayabilmiş olmak ve farklı insanlarla sohbet edebilecek konular yaratmak için dizi izlemeye çalıştım. Ancak olmadı. Sanırım bu genetik bir durum ve bende de "dizi izleme geni" yok. Herneyse...
Mutfaktayım, oturma odasından televizyondan gelen ses (bir diziden):
Hayatın seni aşağı çekmesine izin verme.
Ben o anda mercimek çorbası yaparken: doğru ya, buna izin vermemek lazım.
Bak Guguk:
Hayatın seni aşağı çekmesine izin verme.
Ama,
Seni aşağı çeker gibi görünen şeye direnme, defans geliştirme.
Kendine karşı diren, aşağı inmemek hususunda.
Ama,
Kendini yargılama, etiketleme.
Kendini çok sevdiğin için yap bunu.
Ama,
Aşağı kelimesi de pek bi relatif.
Aşağı kelimesini "kötü durum" ile eşleştirmek yalnış olabilir.
Bizim için neyin hayırlı olduğunu O bilir.
Ama,
Mercimek çorbası pişmişti. irem tarafından test edildi; onaylandı. Anne sen ve çiğdem anneanne güzel yemek yapıyorsunuz. Galiba bolulu olduğunuz için dedi. Galiba bu da genetikti, tıpkı dizi izleyememek gibi.
Herneyse..........................

8 Haziran 2011 Çarşamba

BU ARALAR

Bu aralar, en sevdiğim cümle:
"HERNEYSE"
Vanessa Hudgens - Whatever Will Be .mp3
Found at bee mp3 search engine

7 Haziran 2011 Salı

ÖYLESİNE

Bir zamanlar zen ile ilgili bir kitapta okumuştum. Bir adam vardı hep aynı çukura düşen. İlk düştüğünde çukuru suçlayan, başkalarını suçlayan ve ordan çıkması yıllarını alan. Sonra aynı çukura düşmenin nedeninin çukur olmadığını farkedip kolayca çıkabilen ve karşı kıyıda yürümeye başlayan bir adamla ilgili bir yazıydı. O kitabı evde binlerce kez aradım bulamadım....garip. Kitabı bulamamamın yanı sıra, benim de aynı çukura düşüp düşüp, çukura bağırıp çağırmam da ayrı bir garip. Bazı insanlar vardır..çukura düşmeden bilirler...Onlara saygım sonsuz. Ama artık şunu biliyorum: aradığımı bulmam için her seferinde bana yeni çukurlar bulmak Tanrıyı yormuş olmalı:D.
Yeni düşüşüm bana epey iyi geldi:D Çukurumun adını net bir biçimde koyabildim: Kendimi dış dünya onayında aramak. Kendim olmak için dış onaya ihtiyaç duymak. Ve anladım ki kendim dediğim zihnimdi. Devamlı onay arayan yaramaz çocuk......Sanki hazır bir şablon gibi. Kimi zaman içini hain bir dost, kimi zaman başarılamamış bir sınavın doldurduğu. O yaramaz çocuğu ben sanmak beni yordu. Onu dışlamıyorum, yargılamıyorum. Tek bildiği bu olan bir çocuğa nasıl kızabilirim ki. Ama artık onu her sobelediğimde şşşşşşşş, deyip parmağımı sallayabileceğimi umuyorum. Onun da sobelendiğinde mahçup yaramaz bir çocuk gibi karşımdan gülümseyeceğini hayal ediyorum. 
40 yaşımda dost bildiğimin çukurum oluşunu kutluyorum. Kendime kızmadan, çukurlaşmış dostumu yargılamadan. Bahar geldi, yaza dönüyor. Babamı yazın başlagıcında uğurlamıştım 8 yıl önce. Kirazlar yeni çıkmıştı. Şimdi de kirazlar çıkmaya başladı ama babam başka diyarda.....
Bir daha aynı çukura asla düşmem.......demiyorum. Ama sanırsam düştüğümde, düşmek üzereyken yada, farkedebilirim bunun aynı çukur olduğunu. Dizlerimi oğuşturur çıkarım, tıpkı çocukken düşüşlerim gibi. 
Neden olmasın? Belki ben de karşı kıyıya geçebilirim. Karşı kıyı belki burasıdır.
Neden olmasın babama el sallayabilirim, o da bana. O kibar gülümsemesini görecek kadar yakın oluruz. Konuşmasak da o beni anlar. Ben de onun "kızımmmm" deyişini duyarım YÜREĞİMDE.

6 Haziran 2011 Pazartesi

DUA (RABBİME MEKTUPLAR)

Rabbim,
Rahmetli babaannem  "tek bir dua vardır kızım o da: Allahım hakkımızda hayırlısını ver" derdi. Bunu hazmedebilmek ve yüreğinde kabullenebilmek büyük erdem. Bu dünyaya dair isteklerimi sana sıralarken hep bu söz aklımda. Ama bazen yürek laf dinlemiyor işte. Söz konusu sevdiğin bir insansa hele......
Rabbim, merhametinden sual olunmaz.....Bizlere merhamat et.....bana kızım diyen yüreği şefkat yuvası insana da.

4 Haziran 2011 Cumartesi

MEKTUPLAR

Özlemişim mektup yazmayı. Burdan yüreğini hissettiğim birine seslenmekse ayrı bir haz. Heleki bu yürek şefkatin eviyse. Hele ki bu yürek "canım kızım" dediyse bana. Senden cevap alamamak yazmama engel olmuyor. Nedense bunları okumasan bile hissettiğine inanıyorum. Ve bir gün okuyup neşeyle, sevgiyle gülümseyeceğini de biliyorum. Telefonu kapatırken "Allah Allah, Allah Allahhhh" dediğini duydum. Şaşkınlığın sesinden belliydi. Neden o kadar şaşırdın ki. Bana "kızım" demiştin. Ben öyle gerçek sevgileri gördüğümde donar kalırım. Belki sana güzel şeyler söyleyemedim. Ama o sözün gerçek olduğunu yüreğim bildi. O yüzden şaşırma, bilen yürek aradı seni. Şimdi o yürek, üç küçük temiz yürekle beraber sana dua ediyor...isminle........Seni yüreğinle tanıdım ve bu yaz cismine sarılmayı hayal ediyorum. Tıpkı rüyamdaki gibi........kucağının sıcaklığını tekrar hissetmek güzel olacak. Bana bir kere "kızım " dedin. Şimdi bana borçlusun. Bana ve seni tüm sevenlere iyi olmayı borçlusun. Rabbimin izni ve yardımı ile. Mektubumu Düşümden öğrendiğim bir sözle bitirmek istiyorum: Zahmetle ile rahmet arasında bir nokta farkı vardır. O isterse noktayı kaldırır rahmet eder.
Kızın.....


3 Haziran 2011 Cuma

MEKTUPLAR

İnsan senin sesini birkez duyunca hep özlüyormuş.  Seni rahatsız etmekten çekinsem de sanırım yine arayacağım. Seni merak ediyorum.  Kim bilir, belki de bu yaz seninle deniz kenarında tatlı bir sohbete dalacağız. Bir düşünsene.....ne tatlı bir sohbet olacak...Sanki tüm kelimeler başka diyardan. Çayın tadı bambaşka....Akşamın esintisi....Ne dersin önce belki biraz midye dolma yeriz? tamam kararı sen ver......Ama lütfen...lütfen iyi ol. Tanrıyla senin sayende daha çok sohbet eder oldum. Canım, sen ne güzel yürekli bir insansın ki  her halinle iyiliğe vesile oluyorsun.