31 Ekim 2010 Pazar

KİM BİLİR?

Alttan almak=Altta kalmak............
belki de
=Yücelere ulaşmak.

Ağırdan almak=Uyuşukluk.......
belki de
=Işık hızı ile ilerlemek.

28 Ekim 2010 Perşembe

ALLAH ALLAH

Nasıl bir şey bu? Bu işler yaptıkça azalan değil, artan türden. Yapıyorum; yapıyorum; artıyor......Hep işler önde; ben arkada.....Hep onlar:1; ben:0. Anlamadım???????

25 Ekim 2010 Pazartesi

MEŞGULİYET

Çok işim var çoookkkkk

19 Ekim 2010 Salı

ARGO İYİ BİŞEYDİR

Dün Papoş hanım pek bir huzursuzdu. Mızır mızır mızırdanıp, kucaktan bırakılınca da mızırdanmalarını ağlamalara dönüştürüyordu. Bu onun için pek alışıldık birşey değil, dolayısıyla ne yapacağımızı şaşırdık. Evdeki herkes yarımşar saat onu oyaladıktan sonra sonuçta herzaman olduğu gibi bana kaldı ona bakmak. Ne yapsam ne yapsam derken, televizyona takıldı gözüm. Türk Malı vardı o anda. Koydum karşısına, beraberce izledik. Vallaha sustu. Henüz yedi aylık olmak üzere olan bir bebek olarak Türk Malını izledi.
Dizide çok fazla argo kullanılıyormuş. Ama naapiim, Papoş sustu işte. Hımmm vicdan azabı çektim mi? HAYIR. Nasıl olsa bugünlerini hatırlamayacak. Tabi ben de ne zaman mızırdasa, eğer Türk Malı varsa TV de izlemesine izin vereceğim. Tabiki (tabiside, ayyy bak bi kere izleyince bile insanın Türkçesi bozuluyormuş) kalıcı hafızası gelişene kadar.

14 Ekim 2010 Perşembe

YAMAN ÇELİŞKİ


Nadir televizyon izleyen biriyim. Geçen gün öylesine kulak misafiri olduğum haber programında bir üniveriste öğrencisinin bir kediye yaptıklarını önce duydum; sonra dehşet içinde izledim. Sonrasında söyledikleri daha da inanılmazdı. Zaten çok alkollü olduklarını, ayrıca o kedinin kendi köpeğine zarar vermiş olduğunu belirtti.........Bana inanılmaz geldi: hayvansever birinin başka bir canlıyı tekmeleyerek öldürmesi. Suçlu alkol mü? O zaman lütfen kendi sınırlarımızı iyi bilelim. Alkolün etkileri bilindik. Herkesde aynı etkiyi göstermiyebileceği de....Eğerki varolduğunu sandığınız vicdanınızı sizden alıp götürüyorsa bu alkol, lütfen uzak durun! Vahşet sevgiden kaynaklanmaz! Köpeğini sevdiği için kedi öldürmek, tekmeleye tekmeleye.........
Bu olayla Türkiyede verilen eğitim ve öğretimin ne kadar anlamsız olduğu birkez daha ortaya çıktı. Üniversitede okuyan birinin bunları yapabilmesi...SBSler, ÖSSler, sınavlar......cebir, geometri, kimya........bunlarla çocuklarımızın beynini doldururken acaba ruhlarını bomboş bıraktığımızın farkındamıyız? Bu boş ruhların böylesi kötülüklerle dolabileceğinin? Bugün bir kediciğe, kendini savunamayacak bir canlıya bunu yapanın yarın bir genç kızın, kafasını kesip gitar kutusuna koymayacağını kim temin edebilir? Buarada, bir fark var mı sanki? ha bir kedicik, yada bizim yavrumuz? Kaynak önemli: canilik, vicdansızlık, vahşet...kime yöneldiği hiç ama hiç önemli değil. Aileye ve devlete burda çok önemli görevler düşüyor. Verdikleri eğitim ve öğretimi mutlaka gözden geçirsinler. Çocuklarımızı birşeyler olsun çabası ile dershanelere, özel okullara gönderirken, mali zorluklara rağmen özel dersler aldırırken.....asıl önemli olanı unuttuk MU???? RUH, AHLAK EĞİTİMİ????????MANEVİYAT??????
Lütfen şu linki bir tıklayın:
http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=584
Ben o günden beri düşünmekteyim...Biz nerde hata yaptık????

12 Ekim 2010 Salı

BOŞA GELMEDİK DÜNYAYA

Yaralanan sevgiler nefrete mi döner?
Aldatılan güvenler güvensizliklere mi?
Bilmem
Ama bir süre sonra,
Hepsi bilgi olurlar.
Yol gösteren el feneri olurlar.
Ki,
Bir daha sevgiler yaralanmasın,
Güvenler kandırılmasın.

Eğer tekrar tekrar izin verirseniz yaralanmaya ve kandırılmaya,
Boşa gelmişsiniz bu dünyaya.
Burdan selam olsun
Ey kendini akıllı sanıp; dostluğu acıtıp, kırıp, paralayarak kullananlara.
Bir kere sobelendiniz mi?
Maskeniz düşer;
Çirkin yüzleriniz ayan olur.
İşte o zaman nicedir haliniz.
Daha önce de söyledik.
Her kapı dışarıdan açılmaz.
Her bir terkediliş, kandırılış, yürek acısı,
Kaybettiğim BEN'e bir yol, bir patika oldu.
Size selam olsun.
Göreviniz bitti.
Ne diyor şarkıcı:
Salla, aldatan aldanır sonunda!
Yolla:D

6 Ekim 2010 Çarşamba

HANGİLERİNİ OKUYORUM?NEDEN?

İzleme listemde bloglar var. Orda olmaları farklı farklı nedenlere bağlı olsa da, aslında ortak bazı özellikleri var. Listedeki blogları izlediğim de doğru ama hepsine aynı sıklıkla ziyaret etmiyorum. Bazılarını okuyorum ama yorum bırakmıyorum, bazılarını hergün kontrol ediyorum acaba bugün birşey yazmış mı diyerekten. Bu ortak özellikler neler:
1-İçten olmaları pekçoğunun konuşma dili şeklinde yazıldığının farkına vardım.
2-Kısa olmaları. Ne yalan söyleyeyim, eğer yazı uzunsa anında vazgeçiyorum. Düşündüklerini öz, birkaç cümle ile anlatabilenlere saygı duyuyorum.
3-Pozitif içerikli olması. Ağlak şeylerden hoşlanmıyorum daha doğrusu kaçınıyorum. Hayatımda da böyle insanlardan uzak dururum. Yazıları pozitif, mutluluk saçan bloggerları tercih ediyorum. Üzücü şeyleri de tatlı bir dille, dramatize etmeden, öğtleyici ve kısaca ifade edenleri okuyorum. Daima dram yazanları okumuyorum.
4-Kendini eleştirebilen, kendi ile dalga geçen bloggerlar ve insanlar favorim.
5-Kaliteli espiriler tercih nedenim.
6-Veee en önemlisi fikirler....kim kime ne demiş, ayıp değilmiymiş, vs vs vs beni hiç ilgilendirmiyor. İnsanların bu hayattan çıkardıkları özümsedikleri fikirleri ve öğretileri çok önemsiyorum.
Amaaan canım bize ne neyi okuyup okumadığından diyebilirsiniz. Ama bazen sanat sanat içindir.

5 Ekim 2010 Salı

YAKAMOZ YOLUNUN SONUNDA


Balık çok da güzel değildi.
Ama kötü de değildi.
Manzara çoook güzeldi, göz alabildiğine deniz.
Müzik de çok güzeldi.
Gece olduğunda, ay karşımıza geldiğinde,
İnanılmaz bir yol oluştu denizin üzerinde.
Sanki gümüşten balıkların zıp zıp zıpladığı,
Kıvrım kıvrım bir yol.
Sonu yokmuş gibi görünen,
Aya doğru uzanan.
Gözlerimi kapadım.
Düşündüm....
Yolun sonunda kim olsa çok sevinirdim?
Sonra hayallere daldım...
Çıktım yakamoz yoluna...
Müzik hala çok güzel.
Balığı boşver.
Gümüş balıklar zıplarken ayağımın altında,
Onlardan hiç rahatsız olmadım.
Heyecanla yürüdüm, merakla.
Yolun ucunda kim vardı acaba?
İşte ordaydın.
Herzamanki, seni en son bıraktığım gibi.
Bembeyaz, nurlu yüzün,
İpek gri saçların tıpkı yakamoz yolu gibi.
Kollarını açmıştın, hızlandım,
Yüreğim nasıl çarpıyor bilemezsin....
Ordaydın, bir adım atsam kollarındaydım.
Açmıştın kollarını.
İşte benim yavrum diyordun yanındaki silüetlere.
Onu ben büyüttüm....
Ben koştukça zaman yavaşlıyordu sanki.
Yada bana öyle geliyordu, yolun ucunda sen vardın çünkü.
Hızla koştum, korktum çünkü,
Rüyalarımdaki gibi her an gidebilirdin.
Nefes nefese koştum.
Ordaydın işte...
Bir nefes kadar yakın...
Canımmmmm.
Pamuğum, meleğim...
Babaannem....
Atladım kollarına, hala yumuşacıktılar...
Yakamoz yolunun sonunda ancak sen olabilirdin.
Nasıl da düşünememiştim bunu:D
Yüzün apaydınlık.
Sıkı sıkı sarıl bana, babannemmmm.
Bırakma bu sefer.
Koklayacağım seni doya doya.
Artık biliyorum her yakamoz yolu beni sana getirecek.
Sarıl bana,
Ay daha burda.