25 Kasım 2009 Çarşamba

BAYRAMINIZ BAYRAM OLA DOSTLAR


Yeni bir arife gününe daha ulaştık. Bugün hummalı hazırlıklar var evlerde. İnşallah yarına da varırsak, bayramı kutlayacağız. Erken kalkmak lazım, malum kurban işleri var. Kalkalım, açalım şöyle oyun havalarımızı, kutlayalım bayramımızı. Bu bayram 4 kişi gibi görünmekle beraber, inşallah gelecek bayramlara 5 kişi olacağız. Ne güzel kalabalık bayramlar eskilerde olduğu gibi.
Kurban bayramlarında kurban kesemeyenleri unutmayalım. Halamın bir anısı hep yüreğimi sızlatır: zemin kat bir evde otururduk. İnsanlar kurbanlarını keserlerdi. Bizde abimlerle o camdan o cama koşar onları seyrederdik. Komşular nice sonra et göndermeye başlardı ama nedense hep en işe yaramaz yerleri olurdu hayvanın gönderilenler. İçim bir buruk olur ne zaman bu hikayeyi dinlesem. Halamı düşünürüm, babamı ve amcamı. Camdan cama koşuşlarını. Dedemi düşünürüm, bir evin erkeği olarak kurban kesemeyişini. Babaannemi düşünürüm, birşeylerin biran önce gelmesini beklemesini, ki çocukların nefsi körlesin. Gözlerim herseferinde dolar, dalaaar gider. Şimdi babam, babaannem ve dedem yoklar, ebediyete göçtüler. Biz 3 asker kaldık. Kurbanlarımızı kesip, onları anıp, dualarımızı yollayacağız.
Dostlarım, bayramınızı yürekten kutluyorum, bayramınız bayram olsun.

22 Kasım 2009 Pazar

ŞEN OLA İZMİR ŞEN OLA

Gözünü sevdiğimin İzmirlileri, dtp (özellikle küçük harflerle yazılmıştır, bu da benim kınama politikam) konvoyuna gerekeni yapmışlar. Elleri, ayakları dert görmeye. Kadınlar cama çıkıp tencere çalmışlar, akıllarına sağlık. Normalde hiç televizyon izlemem, bu sahneleri tekrar tekrar izleyebilmek için bütün kanalları dolaştım. İzledikçe nasıl coştu içim. Nasıl da aralarında olmak istedim. Tek yürek oldum onlarla. Utanmaz çıkmış benim halkıma faşistler diyor, dönüp kendi faşistliğine bakmadan. Bu milletin de bir sabrı var, taşırmadan akıllarını başlarına alırlar umarım. Suskunluğumuz korkaklığımızdan değil efendiliğimizden, duyrulur. Efendilikte bir yere kadar!

20 Kasım 2009 Cuma

Ben yolumu çizdim, çizmekteyim. Umarım artık işim daha kolay, çünkü bu yolda tek bir trafik levhası, uyulacak tek bir kural var: "Kendine Karşı Dürüst Ol".
Herkesi mutlu edemem, herkesin isteğini yerine getiremem. Bütün arzularım ve beklentilerimin yerine gelmesini de bekleyemem. Ama hiç taviz vermiyeceğim, bir klavuzum olmalı. Sanki bütün kapıları açacak bir anahtar gibi, daha doğrusu benim gitmek isteyeceğim yolların kapılarını. Açmadığı kapılar zaten demekki benim kapılarım değil, tekmelemenin bi anlamı yok. Bu yolda yoldaşlarım olabilir. Yapayanlız da kalabilirim ama eğer taviz vermeden ilerleyebilirsem, vardığım yerdeki güzellikler, iç huzuru bana yalnızlığımı unutturacak kadar büyük olacak. Kantarın ayarını bir de iyi tutturursam, salınımlarımın uzunluğu giderek azalırsa, hayatımdaki bana ait olmayanları daha sıkı eleyebilirsem, ver elini kendi cennetim.

19 Kasım 2009 Perşembe

Değilmiki insanları en çok mutsuz eden "mutlu olmalıyım", "daha da mutlu olmalıyım", "hep mutlu olmalıyım" arzuları?
Ne ki şu mutluluk dediğimiz, peşinde dili sarkmış havhavlar gibi bir ömür boyu koştuğumuz şey peki? Ne menem birşey ki, varlığını hissetmediğimiz her anı mutsuzluk damgasıyla karaladığımız?
Sanki kısacık anlarda sınırlı bu mutluluk lezzeti: karşındakinizin yüreğinizi siz dile getirmeden anladığı o anda, sizin bunu onun gözlerinden anladığınız anda, onun sizin anladığınızı anladığını ince bir gülümsemeyle anlattığı anda, beklemeden verebildiğiniz anda, hiç işinize gelmediği halde doğruyu yaptığınızı bilmenin gururunda, iç dilinizle uyumlu bir şarkı da gülümsediğinizin farkında olduğunuz anda, herşey kötü gidip dururken, bütün bunların bitimliliğini hatırlayabildiğinizde..........................
Hem bir kere yakaladık diye o mutluluğu sahiplenmek, kaybından korkarak, mutsuzluğu bile bile davet etmek niye?
Daha da fazla mutlu olmayı istemek? Yoksa mutlulukla ego hazzını mı karıştırır olduk acaba?
Bizler mutluluğu yakalamak, mutsuzluklardan deliler gibi kaçmak için mi geldik bu dünyaya? eğer öyleyse bu yaşamdan ziyade bir savaş.
Yoksa daha basitçe, evrene saçılmış mutluluk zerrelerini yakalamadan görebilmeyi öğrenmek için mi? Sonra da yola devam etmek için mi?

15 Kasım 2009 Pazar

BEBİŞTEN HABERLER

Beni seven ve merak eden dostlarımın olması ne güzel. Epeydir bebişten bahsetmediğimi sevgili sufi hatırlattı bana.
Dostlarım 5 aylık olduk sonunda. Amniyosentez sonucu problemsiz çıktı. Bu içimizi kısmen rahatlattı. İnsan 39 yaşında hamile kalınca bu tip iç sıkıntılarına maruz kalıyor. Bebeğimizin kız olduğunu öğrendik. Rabbimize şükürler olsun. Bir de grip olmadan şu hamileliği atlatsam dedim ama olmadı 3 gündür ciddi bir halsizlik ve öksürükle boğuşuyorum. Öksürüğüm nedeni ile içerde bebiş 7.5 şiddetinde depremler yaşıyor olmalı. Bugün doktora gidicem. Umarım rahatlarım.
Bu domuz gribi çıktığından beri sağlık güvencesi olmayan ve maddi durumu kötü olanları düşünüyorum. Zaten sıkıntılı bir yaşamları varken bir de bu gribe maruz kalmak onları kimbilir ne kadar zora sokmakta. Devletimizin sağladığı sağlık güvencesi inanılmaz bir nimet, Allah devletimize zeval vermesin. Sıkıntıda olan herkese deva ve şifalar dilerim.

13 Kasım 2009 Cuma

YENİ KİTABIMDAN

"Özgürlük, sonrası sonra düşünülmek üzere yaşanır".

"Batılı dünyasında yaşam, sahip olunan şey. Mülkiyet, kaybetme kaygılarını da beraberinde getirdiğinden, yaşamı böyle algılamak, ölüm korkularının yaşanmasını kaçınılmaz kılıyor".


Engin Geçtan, Kimbilir, Metis Yayınları.

9 Kasım 2009 Pazartesi

YÜCE GÖNÜLLÜ, ÖRNEK İNSANA MEKTUBUMDUR.

Atam,
Bugün siren seslerine tam arabamdan inerken yakalandım. Seni düşündüm, askerlerini düşündüm. Hepinize dualar ettim. Bu sene göz yaşlarımı tutamadım Atam. Kalbim kırık çünkü. Emanetine sahip çıkmak konusunda başarısız hissediyorum kendimi. Ama ümidimi yitirmedim. Bunu senden öğrendim, askerlerinden öğrendim. Ben de senin bir askerinim Atam. İçimdeki bebeğimle beraber, seni düşündük, 1 dakika boyunca. O da ilk 10 Kasımını yaşadı. Ata sevgisini yaşadı. İki kızım da seni çok seviyorlar Atam. Bu da sevecek. Bu çocuğuma da öğreteceğim seni, kurtuluş savaşını, cumhuriyeti. Dolayısyla askerlerin hiç bitmeyecek. İnan, etrafımda benim gibi pekçok askerin var. Bugün bir kadın olarak, arabaya binip, fakültedeki öğretim üyesi görevime gelebiliyorsam Atam, bu senin ve askerlerinin sayesindedir. Hakkınızı helal edin. Yüreğim sevginle dolu, sana minenttarım. O bir dakikada hayal ettim: ellerinden öptüğümü, Sen yüce gönüllüsün, hissettin eminim.
Askerlik vasfın, yöneticiliğin, bilimsel düşünme kapasiten, sanatçılığın hepsi bir yana "Yüce İnsanlığın" önünde eğiliyorum Atam. Her zaman benim Örnek İnsanım olarak hayatımda yer alacaksın. Yattığın mekan nur olsun.
Bir Türkiye Cumhuriyeti Kadını.