29 Mart 2010 Pazartesi

YAŞAM PINARIM

Dostlarım,
Şükürler olsun zor günleri sağlıkla sihhatle atlattık. 24 Mart saat 12.15 de bebeğimize kavuştuk. İkimizde iyiyiz. Ben artık 3 kız evlat annesi bir gugukum. Minik "Fatma Pınar" ımız bizimle artık. Ona her baktığımda Rabbimi görüyorum, mucizeye hayran kalıyorum. Rabbim bu mutluluğu herkese tattırsın. Dualarınızı yüreğimde hissettim.
Sizi habersiz bırakmayacağım.

20 Mart 2010 Cumartesi

O KADAR ÇOK ŞEY

O kadar çok şeye kırıldığımı farkettim..
O kadar çok ki
Burda yazamam.
Yüreğim kabuktan ibaret.
Belki de içi kırgınlık, kızgınlık, nefret dolu ama
Bir o kadar da sevgiyi sığdırmayı başarmışım içine.
Bir de kimseden birşey isteyemediğimi.
İstemenin benim için en zor en utanılan olduğunu.
Böyle olunca
İnsanların benim hiç birşeye ihtiyacım olduğunu farketmediklerini.
Çok güçlü olduğumu sandıklarını ve benden pek çok şey beklediklerini de anladım.
Oysaki,
Elimden tutulmasına öyle çok ihtiyacım olduki....
Güya açık sözlüyümdür,
Pöfff, koca bir palavra.....
Kendini kandırmaca.
Ağzımdan çıkanlar, ağzımdan kaçanlar,
Sadece yüreğimdekilerin milyonda biri.
Ve hatta yürektekilerin en yumuşatılmış, değiştirilmiş, manüple edilmiş, indirgenmiş hali,
Eeee tabi onlar kırılmayacak ya, gerginlik olmayacak...
Zavallı yüreğim, ruhum, bedenim.
Onlar ise gerilmiş tel gibi yaşıyor nicedir....
Ne zaman bir sıkıntımı ifade etmeye kalksam,
Bazılarının sıkıntıları kapıda hep hazır beklemekte...
En çok desteğe ve cesarete ihtiyacım olan dönemde
Bana bu destek ve cesareti vermeleri için onlara destek ve cesaret verecek olan yine benim:D
Çok acı......Çok zor.....Çok yorucu.....
Ama onlar hep daha güçlü, daha yorgun, daha.., daha.....
Güya:D
Gülüyorum ama
İçim çok kızgın onlara aslında.
Hayatınızdan çıkarmanız da mümkün değil herkesi, herşeyi...
Anlaşıldı Tanrım.
Kapıyı zorlamayacağım artık.....
Bi başımayım kabullendim.
Bi başımayım derken, seni kırmak istemedim ki,
Sen ve Ben bir başımayım.
Bir de seni ve beni bir bütün görmeyi başarabilirsem zaten,
Kimseciklere ihtiyacım kalmayacak...
Allahım.
Biliyorum her daim yanımdasın.
Beni birdaha kimseciklere muhtaç etme...
Söz veriyorum sana yoruldum demeyeceğim bir daha yemin, söz.
Gücünü bir daha içimden hiç alma neolur....

17 Mart 2010 Çarşamba

SON ZAMAN İTİRAFLARI

Bugün aynada kendime daha doğrusu kocaman karnıma baktım; şaşkınlık içinde. Yooo öyle ayy vücudum ne hale geldi muhabbeti yapacak değilim. Şaşkınlık, korku, anlayamamazlıkla baktım. Bir karnıma bir yüzüme baktım. Bu ben miydim? İşin kötüsü bunun cevabını bilmediğim gibi benin kim olduğunu da bilmiyordum ki artık:D şunun şurasında aylar önce aklıma "yaa şimdi hamile olurmuşum, ne komik olur bu yaşta, o koca karınla gezmek" düşüncesi geldiğinde gülmüştüm:D Buraya kadarı işin şaşkınlık ve anlayamamazlık kısmı. Gelelim korkuya. Ara ara patlak veren, tanımlayamadığım bir korku bu. Adını koyamadım. Belki de karnımın içindeki belirsizlikle ilgili olduğundandır tanımlayamayışım. Korkuyorum, içerde ne var, yeni birinin hayatıma katılmasından, belki de böyle doğumdan sonrada böyle perişan vaziyette kalmaktan.........ama en çok ürperten "hayatıma, hayatımıza yeni birşeyin katılması" Herhalde belli bir yaştan sonra insan yenilikleri heyecandan ziyade korku ile karşılıyor. Bu ben ona nasıl bakarım, düzenimmi bozulacak korkusu değil. Adını koyamadığım bir ürpertiden ibaret. Belki de sadece ve basitçe hamilelik depresyonudur:D. Belki de "birdaha hiçbirşey eskisi gibi olmayacak" korkusudur.
Aylardır yaşadıklarımı, yaşadıklarımızı düşündüm. Çektiklerimi, fiziksel ve ruhsal acılarımı......Delilik bu dedim içimden yoksa cesaret mi demeliyim? Belkide delilikle cesaret arasındaki sınır çok ince, belki de deli olmadan cesaret edilemiyor....En temel fiziksel ihtiyaçlarımı bile karşılayamamak: uyuyamamak, ayakta duramamak, rahat bir oturma pozisyonu bulamamak, rahat yemek yiyememek, su içememek, karnınızın infilak edeceğini düşünecek kadar gerilmek, vs vs......ve dolayısıyla etrafıma verdiğim sıkıntı ve üzüntü......Niye dedim, niye oldu bütün bunlar, gelecek olan bebeğe olan sevgimde herhangi bir eksiklik olmaksızın. Sabrı mı öğrenmeliydim? Eğer öyleyse umarım Tanrım, lütfen öğrenmişimdir. Birkez daha böylesi bir ruhsal ve fiziksel sınava tabi tutulmak istemiyorum.
Tüm bunları düşünürken karnımın içinden sıkı bir tekme yediğimde; artık bütün bunları düşünmenin çok anlamsız ve geç olduğunu anladım.

3 Mart 2010 Çarşamba

GALİBA İÇİME GÜNEŞ KAÇTI :D

Hayatın devinimleri ne hoş.
Hayata yetişmek ne güç.
Peşinde koşuşturmak, yalın ayak, şaşkın şabalak,
Ne hoş....
Olana takılmadan, saplanmadan.
Tıpkı bir çocuğun patikaları keşfetmesi gibi.
Sadece bakmak, bir an dokunmak belki,
Sonra vefasızca yoluna devam etmek.
Dudağında kendinin de farkında olmadığı bir ıslıkla.
Kenarından geçerken böğürtlenlerden tadmak,
Aklına yazmak burayı,
Belki başka bir sefer yolum düşerse diye,
Ama yürümeye devam etmek.
Belki ötede limon bahçesi vardır,
Hem belki limonlar çiçek açmıştır (Sufimin ağacı gibi),
Bir de miss gibi kokuyorsa,
Devam....
Nedendir bilmem bu gün gönlüme güneş kaçtı,
Oysa dün kara bulutlar dostumdu (Belginim, Öykücüm gibi).
Bir sürü blog okudum, hepsi de harikaydı,
Hepsi de ümit dolu (Pırıltılı Cadım gibi).
Acaba ben ümit dolu olduğumdan mıydı
Yoksa onlar mı bana ümidinden aşıladı,
Bilmem,
Amaan boşver bu kısmı hiç önemli değil.
Orda takılmadım.
Keyfini sürdüm.
dedimki....
İyiki iyiki tanrım bu blogla tanıştım,
Bu dostları buldum yolda.
Ah dedim bi de,
Müzik eklemeyi başarabilsem şu yazılarıma.
Ama çok da üzmedim kendimi canım.
Birileri mutlak elimden tutar diye geçirdim içimden.
Yeni bloggerlar tanıdım, görür görmez anladım (Fortunata ve Rama gibi)
Tam bana göreydiler.
Hayat bu işte,
Doğru seçimlerin seni hep yeni doğru seçimlere yönlendirecek.
Sevgili AYDAN ATLAYAN KEDİ veXİBALBA'ya burdan sevgi kuşlarımdan yolladım.
Ve hepinize, hem de kucak dolusu.
Yollarken hiç tedirgin olmadım.
Onlardan bende daha çoook var.
Bugün içime güneş kaçtı dostlarım.
Diliyorum ki, umuyorum ki, istiyorum ki,
Sizinkine de kaçsın.
Ama galiba kaçabilmesi için minicik de olsa bir aralık bırakmak lazım.
Size bu yazıyı,
Waltz of a baby, Seitkaliyev eşliğinde
Okutmak isterdim;
Belki bi gün neden olmasın:DD
İçine Güneş Kaçan Guguk

2 Mart 2010 Salı

ÇİLEKKKKK



Kış giderken herkesin sırtına bir yük yükledi sanki. Herkeste bir yılgınlık, bezginlik, isteksizlik.....Baharı özledik arkadaşlar, pırıl pırıl güneşi, yediveren ağaçları, kuş cıvıltılarını, daha hafif şeyler giymeyi.........
Ahh ben de o sulu, şeker gibi, kırmızı çilekleri:D
Doldursam tabağa, çıksam balkona, etrafı izleye izleye, gailesizce yesem o çilekleri.
MMMmmmm bide ananas. Bu aralar ona takmış durumdayım. Sulu, mis kokulu, kavun şeftali ve muz aromasının hepsini içeren harika meyve.
Dur en iyisi bir meyve tabağı yapmak.
Yahu arkadaşlar, kendinize gelin, bahar geliyorrrrr.
Çilekler çıkacak (arabın derdi kırmızı çorap).
Hamile Guguk

1 Mart 2010 Pazartesi

ŞAFAK 24

Doktorum bebeği 38 haftalıkken alacağını söyledi. sezeryanla olacağı için, biraz erken davranmamız gerekiyor. Bu hesaba göre mart 25te 38 haftayı tamamlamış oluyoruz. Bugün 1 mart, artık gönül rahatlığı ile geriye sayabilirim. Tam gün son zamanlarda belli olur ama tarihi daha fazla ötelemeyeceğini biliyorum. he he belki hatta birkaç gün önce bile olur ne dersiniz?
Elbette herşeyin hayırlısı dediğinizi duyar gibiyim ama inanın artık bana saatler günler, günler haftalar gibi geliyor. Hiç birşeycikler yapamadığım için çok da sıkılıyorum, rahat oturamıyorum, uyuyamıyorum vs vs vs...............Aslına bakarsanız, hayatınıza küçücük bir bebeğin katılmasını beklmek zevklide olsa da bu yaşta oldukça düşündürücü de olabiliyor. Garip bir tedirginlik, korku ile karşık duygular yaşıyorsunuz. nasıl olacak acaba? Neleri de getirecek beraberinde bu küçük hanım hayatımıza? hep dua halindeyim. Allahım zekaen, ruhen ve fiziken sağlıklı bir evlat versin cümlemize. kaderi güzel yazılmış olsun. Allahım karşılarına merhametli insanları çıkar. Rabbim bizi evlatlarımızla imtihan etmesin. Güzel ahlaklı olsunlar. Kendilerine ve çevrelerine faydalı insanlar olsunlar.
Eh durum böyleyken, "şafak 24" diyelim o zaman.:D