Önce sizi hayatlarından çıkarıyorlar. saygı duyuyorsunuz, herkesin hayatında olamazsınız. Eyvallah. Yeni bir düzen kurarken, yeni bir siz oluyor, kendinizin farkında olmadığınız yönleri ile haşır neşir oluyorsunuz. Sonra zaman denilen süreç ilerliyor. Birgün sizi dışarıda bırakan, sizin yeni kurduğunuz, onsuz pek de mutlu olduğunuz hayata, vizesiz dalıveriyor. Sanki hiçbirşey olmamış gibi. Ben o hayattan çıkarılmayı gerektiren huysuz, kaprisli, kendini beğenmiş, vicdansız.........kişi değilmişim gibi. Kendime dönüp bakıyorum, onun beni hayatına almasını gerektirecek herhangi bir kişilik deformasyonu yada onun beni hayatına geri alması için herhangi bir istekcik belirtisi göstermedim, diyorum, içimden......Bakıyorum o da aynı, bildik kişi. E peki o zaman????????
-yeniden dost olabileceğimiz kararına mı vardı?
-biz hiç bunları yaşamadık mı?
-o beni yeni tanıdı ve birden ya bu kötü bir adam değilmiş mi dedi?
Nedenini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ben aynı ben değilim belki ama yeni ben onunla dostluk oluşturabilecek biri hiç değil. İlişkimizi daha seviyeli buluyorsa, bu aramıza koyduğumuz mesafenin, sınırların yüzüsuyu hürmetinedir. Ötesi yok. ben yıllarca (10 yıl) 3 kişilik bir dostluğun parçası olduğum "ahmakça" inancı ile yaşadım. Birgün anladımki, durum onlar ve benden ibaretmiş. Kabul ettim, saygı duydum, yeni bir yol çizdim. Bu yolda ilerlerken retrospektif olarak olanları düşündüm, bambaşka boyutta algıladım. Emek verdiğim yeni düzenimden çok memnunum. Onlara elbette bir teşekkür borçluyum: neleri istemediğimi bana gayet güzel göstererek, istediğim yolu bulmamı sağladıkları için. Ama bu teşekkür bir geri dönme şeklinde olmayacak. Bu bir kin, nefret, öc alma değil. Bu= sadece Bu. Bu ayrılık sürecinde, aynı ortamı paylaşırken onlara düşmanca davranmamış olmam da bu geriye dönüşü makul kılmaz. Bu benim olgunluğumdu, evet alçakgönüllü olmayacağım bu sefer. Bunları bloğa yazmak kolay ona anlatma düşüncesi ise uzun süredir beni sıkıyor ama bu sefer ötelemeyeceğim. Burada bunları sizinle paylaşırken aslında düşüncelerimi dışardan gözlemliyor ve bir düzene koyuyorum ve tabiki yorumlarınıza önem veriyorum.
Soruyorum size:
Bu kadar basit mi herşey, gözünde büyüten ben miyim?
-yeniden dost olabileceğimiz kararına mı vardı?
-biz hiç bunları yaşamadık mı?
-o beni yeni tanıdı ve birden ya bu kötü bir adam değilmiş mi dedi?
Nedenini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ben aynı ben değilim belki ama yeni ben onunla dostluk oluşturabilecek biri hiç değil. İlişkimizi daha seviyeli buluyorsa, bu aramıza koyduğumuz mesafenin, sınırların yüzüsuyu hürmetinedir. Ötesi yok. ben yıllarca (10 yıl) 3 kişilik bir dostluğun parçası olduğum "ahmakça" inancı ile yaşadım. Birgün anladımki, durum onlar ve benden ibaretmiş. Kabul ettim, saygı duydum, yeni bir yol çizdim. Bu yolda ilerlerken retrospektif olarak olanları düşündüm, bambaşka boyutta algıladım. Emek verdiğim yeni düzenimden çok memnunum. Onlara elbette bir teşekkür borçluyum: neleri istemediğimi bana gayet güzel göstererek, istediğim yolu bulmamı sağladıkları için. Ama bu teşekkür bir geri dönme şeklinde olmayacak. Bu bir kin, nefret, öc alma değil. Bu= sadece Bu. Bu ayrılık sürecinde, aynı ortamı paylaşırken onlara düşmanca davranmamış olmam da bu geriye dönüşü makul kılmaz. Bu benim olgunluğumdu, evet alçakgönüllü olmayacağım bu sefer. Bunları bloğa yazmak kolay ona anlatma düşüncesi ise uzun süredir beni sıkıyor ama bu sefer ötelemeyeceğim. Burada bunları sizinle paylaşırken aslında düşüncelerimi dışardan gözlemliyor ve bir düzene koyuyorum ve tabiki yorumlarınıza önem veriyorum.
Soruyorum size:
Bu kadar basit mi herşey, gözünde büyüten ben miyim?
22 yorum:
geçtiğimiz yıllarda benzer duygularla bir yazı yazmıştım ben de... ve demiştim ki, sen şimdi hiç bir şey olmamış gibi dönüyorsun kapattığın kapıdan ama artık ben o kapının ardında bıraktığın evren değilim... yüreğime bir duvar daha ördüm, kapımı çalman kolaydı belki ama duvarımı yıkman kolay olmayacak... duvar ördüm diye suçlu ben oldum... neden duvarı örme ihtiyacı duyduğumsa hiç sorulmadı...
soruna cevabım bu kadar basit olmamalı dostluk deniyorsa adına ve büyütülmeli gözde ve yürekte... düşünülmeli kapatırken de çalarken de kapıları defalarca, sessizce... dile gelenden sonra yüreğe gideni durdurmak çok zor, bir kere yüreğe vardı mı da tekrar dile getirmek...
bencesi tabi...
sevgiler...
Biliyormusun evrencim, o duvarı bilinçli örmüyorsun, kendiliğinden örülmüş olduğunu görüyorsun. Ve bırakılan taraf olarak da ciddi bir bedel ödüyorsun. Düzen kuruyorsun, bakmışsın ki o düzenin içine hiç çıkmamış gibi dalanlar var. İnan geri alabilmeyi de isterdim, bu kolay olanı ama olmayanı olduramam ki. sevgiler.
bu rüyayı yaratan sensin, niyette seçtiğini eylemde yaşarsın, her niyet uygun ve makuldür onu yaratan için, şimdi niye böyle bir durum oldu diye sorman gerekli sanırım, kendine sormalısın; bunu yaratacak öz niyetim neydi diye, özün sana bunun samimi yanıtını verir, ÖZ bilir, ancak ondan ayrı olduğunun sanan egon/zihnin hep mantıklı yanıtlar arayarak seni oyalar..yapılacak şey; aa şimdi önümde bu var, bakalım ÖZüm bana neyi göstermek için bu oyun şimdi karşıma geldi deyip, tanık olarak kalmak ve izlemektir, keyifli oyunlar:)
Sevgili düşcüm, bu durumu epeydir yaşıyorum, izliyorum. yapmaya çalıştığım şey düşüncelerimi, duygularımı gözlemlemek, sonrasında bunları oluşturanın egommu yoksa öz mü olduğunu anlamaya çalışmak. elbette zor bir süreç. epey düşündüm sinyallerin ana kaynağını doğru olarak nasıl belirleyebilirim diye ama senin yazınla birlikte sanki bir ampül parladı düşcüm. O kadar uzun zamandır bu durumdan rahatsızım ki, söylemek istediklerim var, ama "onu kırmaktan korkuyorum", üzülmesini istemiyorum bunu kırmadan nasıl yapabilirim diye düşünüyorum. oysa şuan o kadar avantajlı durumdayımki geçmişin hesabını bir bir alabilirim ama istemiyorum. o zaman hissettiklerim özden geliyor olabilir mi?
her seçim bir kaybediş değil midir; seçersin birini ve diğerini kaybedersin. bunun bir bedeli varsa da bu bedeli seçmediğin adına belki de çok pişman olup üzülerek sen ödersin. ama bir zamanlar kendi seçiminle çıktığın bir kapıdan hiçbir şey olmamış gibi bir anda tekrar geri girmek bu kadar kolay ve basit değildir. çünkü o kapının ardında bırakılanlar ve o kapıdan geçip giden hiçbir şey, sen bile, hatta zaman bile aynı değildir. ve unutmamalıyız ki nasıl kendimiz seçtysek ve bu seçime göre karar verdiysek bir zamanlar kapnın ardında bıraktıklarımız da aynı seçme hakkına sahiptir...
sen SENi ifade ettiğinde kırılan,üzülen kim olurki?kırılmasın üzülmesin diye hesap yapan zihin değilmidir?mucize kendini ifade etmekte, çünkü sen ÖZün ifade edilmiş maddeleşmiş halisin, sen ÖZsün,Özünün niyetisin, tezahür etmiş halisin...
Sanırım hepımızın benzer hayal kırıklıkları var ılıskılerde
ama hersey bırseyler ogretıyor ıyı kı
ve kendımızı koruyabılıyrouz artık..
Sevgili Düş, cümlelerin bana çok iyi geldi.
Sevgili Öykü, haklısın çok şey öğrendim, en önemlisi kendimi tanıdım, kendimle barıştım.
Sevgili maya, düşün de senin de dediğiniz gibi, belki de krılır ama kapının dışında kalanlarında seçme hakkı var. Ben bedel ödedim, düzen kurdum ve şanslıyım ki yeni düzenim eskisinden mükemmel. ha gayret bi de cesaret edebilirsem konuşacağım. Dua ediyorum Allahım uygun zaman ve mekanda en doğal, spontan şekli ile ile ifade edebileyim.
Benzer duyguları yaşıyorum şu ara.. Ben o kapının içimde kapanmasından memnunum... Hiçbir bedeli yok bunun..Yani biri gider digeri gelir degil bunun nedeni..Biz değiştik. Biz değiştigimiz icin, bize bunu öğreten insanlarda görevlerini tamamladılar. Hayatımızda kapılardan çıkıp giden tüm insanlar, hayatimizda birseyler öğretip, görevlerini yapip gidecekler en sonunda.. Artık zamanla ölçülen dostluklarım yok benim açıkcası, paylaşımla dostluklar çoğalıyor...1 saat sohbetiyle yüreğime dokunan insan hayatımda yer alabiliyor.
bir hocam çok güzel birşey söylemişti. Aynı tüuden kuşlar beraber uçar. Bunu çok severim. Sen değiştin, değişimin acısı belki hissettiğin..
sevgili Brajeswari, beni ne kadar da iyi anlattın. Ve olayı daha iyi anlar oldum yazınla. evet görevleri bitti. ve evet, dostluklar zamanla ölçülmez. ve ne kadar güzel söylemiş hocaN: aynı türden kuşlar beraber uçar. farklı türden olanlar birbirini rahatsız eder galiba, gidecekleri yer farklıdır, uçuş stilleri farklıdır, yemek yeme şekilleri farklıdır, hatta bazıları direkt diğerinin avıdır.
değişim acı elbette Brashwari, çatırdıyorsun resmen, aynada korkunç yüzünü, zayıflıklarını görmek nasıl bir şey anlatamam. Hiç denemediğin belki de bugüne dek reddettiğin bir yolda yürümen gerektiğini görmek....... ama mutluyum.
Evet yaşadıklarınızda inanınki siz ilk değilsiniz. Zaman zaman ben de ya da çevremdeki kişilerden de duyuyorum bu hisleri. Bence bu gelişmenin,değişmenin ve hayatı duyumsamanın ve farkındalığın belirtileri. Ne güzel yola çıkmışsınız siz , artık sizi kimse tutamaz. Yeni yolunuzda yeni arkadaşlara ve dostlara merhaba demenin zamanı ...
Evet dalgasesleri, tam da dediğin gibi bu süreçte herşey çok değişti. İnsan kendini tanıdıkça kanatlanıyormuş meğer:D
Belki yeni yolumda yeni arkadaşlıklar da olmayabilir belki yalnızlıktır payıma düşen olsun. Seviyesiz ilişkiler yalnızlıktan bin kere daha kötü.
Bize birseyler öğreten herkesi sevgiyle ugurlamalı..Kizmamalı onlara..biriktirmemeli.. Adil sistem, geridekini sevgiyle ugurlamayinca yenisini dogru getirmiyor insanin karsina.. Sevgi hep vardır, biten ilişkilerde bile..İlişki biter..
Simdi daha yüksege ucmak icin, kanatlarını cırparken yorulman, korkularinla yüzlesmen normal.. Hatta harika.. Bırak öğrenmen gerekeni öğretsin sana yaşadığın süreç..Direnmeden, gidenlere kızmadan...
şimdi yeniler girecek hayatına ve beraber uçacaksin onlarla da...
sevgilerimle..
Sevgili Breshwari, bu sözlerini unutmamaya çalışacağım:D ilerlediğim yolda iyi bir klavuz olacak çünkü.
insan ne kadar şımarık değil mi gugukcum? sen gönlün rahat gidiyorsan sorun yoktur. çok öpüyorum.
not: mükemmel bir başlık olmuş!
Sevgili Guguk Kuşu,
Merhaba!
Sayfanı ilk kez açıyorum. Açar açmaz tepedeki resmi görünce, "aa!" demişim. Bugün aynı sanatçının başka bir resmine baktım baktım, onu bloga koyacaktım, sonra İstanbul fotoğrafı üstün geldi.
Bu durumu yazayım istedim, sana.
Budur.
:))
dostum evlenip başka bi şehre taşınınca anladım aslında "vazgeçilebilinir" olduğumu, yaşadığını bilsem yeterdi aslında ama o kadar kıymetim bile yokmuş gözünde, belkide ben yanlış düşünüyorumdur, nesnel düşünemeyecek kadar yoruldum çünkü..
sevgili joacım, "ite bu: "şimarık" tam da uygun kelime. Kesinlikle rahatım, tek rahatsızlğım hala düşüncelerimi ona söyleyememiş olmak. ama inan şuda varki aslında hiç konuşmak istemiyorum.
sevgili ekmekci kız, ben bu tip durumları tesadüf olarak değerlendirmem, mutlaka ama mutlaka bir hayat paralelliği ararım bu durumda. eh joa sağolsun.
sevgili defne, dua etde geri dönmesin, en çekilmezi de bu.
ilişkilerde aynı kayalar gibi aşınanır ve yıpranırlar... yani bu kötü değildir. insan değer verdiğinin kıymet vermemesine çok içerler elbet. ama kaya gibi işte. ilişkilerde, sevgi hatta nefret bile yıpranır yok olur bi zaman. sevdiğimiz birini daha az sevebilriz. ya da nefret ettiğimiz birini zamanla sevebiliriz. bunu anlamak ,''artık buldum'' demek değildir. bir ağacın yaprak açması ve zamanı gelince dökmesi gibidir. bazısı ise hiç yapraklarını dökmez, bu da belki hissiyatta sabit olmanın emaresidir.
bence... yeri gelince yeşermek yeri gelince yapraklarını dökmekte bi sorun yok... ben dahil herkes değişiyor. belkide en çok ben değişiyorumdur... bu sebeple insanlara çok eleştirsel bakamıyorum...
daha az odaklanmalı bu tip konulara... ama bu da içten gelen bişey... isteyince olmuyor.
"sevgili ıvırcım zıvırcım" arada bir ses vermen ne güzel oluyor. haklısın değişim kaçınılmaz ama yine haklısın olmuyor. eleştirmiyorum, uyum sağlayamıyorum. yargılamıyorum, onaylamıyorum. nefret etmiyorum, bu duruma saygı duymuyorum.
düşün de dediği gibi aslolan, özüm bu olayla bana neyi göstermek istiyor, bunu düşünmeliyim. izleemeye devam.
Açıkçası ben olanları pek sorgulamıyorum. Kim ne yapıyor, nasıl yapıyor, bunlar tabi ki dikkat ettiğim şeyler ama hayatın bana kalan zaman diliminde, anılarıma giren hiç kimse, benden bir şey alırken bir parçayı koparıp gitmesin istiyorum. Hatalar affedilir, şans tekrar tanınabilir, fakat değer yargısı ve inanç, sonrasında sana fayda sağlayabilecekse…
ben bütün bu olanları hata olarak görmüyorum zaten hayalbemol. kendi yeteneğimle göremediğim şeyleri evren beni biraz daha dürterek gösterdi, artık öğrenme zamanı gelmişti, o aşamadan bunu öğrenmem, yenilerini algılayabilmem için zaruriydi. olayı, yaşananları ne onun ne de kendim açısından hata olarak nitelemediğim için yargılamıyorumda, ceza da vermiyorum. ama toplumumuzda şöyle bir genel yargı var: bak anlamış işte, affedici olmak lazım, sevgiyle kucaklamak lazım, vs vs gibi, sevgi tomurcuğu türünden laflar. evet affetmek, kucaklamak güzel kavramlar ama aynı şeyleri sil baştan yaşayacağınızı artık bu kadar net görürken, bütün yaşananların birbirinize olan uygunsuzluğunuzdan kaynaklandığını tam da anlamışken, sevgi tomurcuğu olmak benim için aslında kendi adıma kaktüse sarılmaktan farksız, hem de bile bile:D
hata yok hayalbemol, olanlar ve bunun algılanışı var. radyoda belli bir frekansı dinlemek istiyorsan kendi ibreni o frekansa getirmen gerekir. ilişkilerde böyledir. aynı frekansta olduklarına ilişki kurabilirsin. oysa onun sesi bana o kadar uzaklardan ve cızırtılı geliyorki.
ona müteşekkirim bana gösterdiği yol inanılmaz değişimleri barındırıyordu içinde. değişikliklerden biri de onun bu yolda yer almayacağı idi.
sevgiler.
Yorum Gönder