Bu gün, sabah itibarı ile, öğrenci ile birlikte odamda hizmet giriş kartımı arıyoruz. Bir amca geldi:
-dişhekimliği neresi? dedi
-burası, deme gafletinde bulundum.
Amca koşa koşa hanımının yanına gitti ve heyecanla benim odayı göstererek:
-hanıııım gel, gel dişhekimliği buraymış.
Pes dedim, pes. Küçücük, tek göz bir oda nasıl dişhekimliği olur amca. Öyle mutlu olmuştu ki, dişhekimliğini bulmuştu, içerisi boştu, ilk hasta o olacaktı. Eminim onu gören diğerleri de doluşurdu ardından, ben de ben de diye. Ah be amca koca binaya girerken o kocamaaaan yazıyı da mı görmedin. Desem ki amca bura dişhekimliği değil, ama az önce sordum sen bura dedin, bana ne muayene olmadan çıkmam diye mi tutturacaktın daha da ötesinde.
Başka bir gün odamın önünde asistanla konuşuyoruz. Bir kadın önümde durup:
-benim randevum nerde dedi.
-ben nerden bileyim, müneccimmiyim dedim.
Bence bana kızdı, asli görevimi yapmamıştım sanki, onun nereye gitmesi gerektiğini nasıl da bilmezdim, mırıldanarak gitti.
Aklım bu olanları almıyor, bu sadece basit iki örnek. Sanki iki ayrı varlık türüyüz ve birbirimizi anlayabileceğimiz bir dil, bir iletişim yolu bulmak mümkün değil gibi. Onlar da mutsuz, diğer grup onlara kızıyor, bazıları aşağılıyor, yardımcı olmuyor ve bencil. Öbür grup şaşkın yorgun, kendi hayat sorumlulukları zaten yeterince ağırken, bir de kendi sorumluluklarının farkında olmayıp, bu yükü de onların sırtına kakalamaya çalışanlarla uğraşıyorlar.
Ben çıkış yolu bulamadım ve pause'a basıyor ve kısa bir ara diyorum tanrım.
-dişhekimliği neresi? dedi
-burası, deme gafletinde bulundum.
Amca koşa koşa hanımının yanına gitti ve heyecanla benim odayı göstererek:
-hanıııım gel, gel dişhekimliği buraymış.
Pes dedim, pes. Küçücük, tek göz bir oda nasıl dişhekimliği olur amca. Öyle mutlu olmuştu ki, dişhekimliğini bulmuştu, içerisi boştu, ilk hasta o olacaktı. Eminim onu gören diğerleri de doluşurdu ardından, ben de ben de diye. Ah be amca koca binaya girerken o kocamaaaan yazıyı da mı görmedin. Desem ki amca bura dişhekimliği değil, ama az önce sordum sen bura dedin, bana ne muayene olmadan çıkmam diye mi tutturacaktın daha da ötesinde.
Başka bir gün odamın önünde asistanla konuşuyoruz. Bir kadın önümde durup:
-benim randevum nerde dedi.
-ben nerden bileyim, müneccimmiyim dedim.
Bence bana kızdı, asli görevimi yapmamıştım sanki, onun nereye gitmesi gerektiğini nasıl da bilmezdim, mırıldanarak gitti.
Aklım bu olanları almıyor, bu sadece basit iki örnek. Sanki iki ayrı varlık türüyüz ve birbirimizi anlayabileceğimiz bir dil, bir iletişim yolu bulmak mümkün değil gibi. Onlar da mutsuz, diğer grup onlara kızıyor, bazıları aşağılıyor, yardımcı olmuyor ve bencil. Öbür grup şaşkın yorgun, kendi hayat sorumlulukları zaten yeterince ağırken, bir de kendi sorumluluklarının farkında olmayıp, bu yükü de onların sırtına kakalamaya çalışanlarla uğraşıyorlar.
Ben çıkış yolu bulamadım ve pause'a basıyor ve kısa bir ara diyorum tanrım.
7 yorum:
Ama cok kisa bir ara olsun tamam mi??
Yeni yil sana her seyin en güzelini getirsin bitanem:)
Öpüyorum cokcana:))
yok be belgin, sizden ayrılmıyorum. şu blog zaten kendimi belkide en iyi tariflediğim, kendime en uuygun arkadaşlıkları kurabildiğim yer. ben burda nefes alıyorum zaten. Bu sosyal zıtlıkları görmeye, düşünmeye pause yaptım sadece.
Belgin ablanın söylediği gibi ara vermediğine sevindim:) Allah sabır versin nelerle uğraşıyoruz.sevgiler gönderiyorum canım.
sevgili kamikaze, blog benim sığınağım gibi, yalnız kalmam da gerelmiyor, sadece beni anlayan, benim anlayabildiğim insanların varolması lüksüne de sahibim burda. Uzun süre ayrı kalmam bu nedenle pek mümkün değil.
"onlar" diye tanımladığım bu insanları kategorize etmek yada kendime göre bir seviyeye yerleştirmwk gibi bir amacım yok aslında ama bazen çok yoruluyorum ve tolere edemiyorum. sana da sevgiler:D
o cıkıs yolu
kendı ıcımızde sanırım
bunaldıgımızda
kacıverıyrouz
kapatıyoruz kapısını
bıraz kendı kendımıze kaldık mı:)
kendımıze gelıyoruz
sevgılerımle
Gerçekten sempatik ve hayattan örneklem oluşturabilecek durumlar. İnsanlar, yön bulma durumlarında koyuna benzer. Biri kavalı öttürdüğü zaman, hepsi onun peşinden gitmek isteyecektir. Kimse itiraz etmez. Düşünsene, biri sürekli havaya bakıyorsa, genel olarak çevredekiler de onun baktığı yere yönelmez mi? Birinin baktığı yön, kaç kişiyi ilgilendiriyor olabilir? Hatta onun baktığı yönde bir şey göremezsek, ısrarla bakmaya devam ederiz. Bu, öğrencilerin yaptığı en büyük geyik türüdür. Yani bir yere bak, herkes oraya baksın, anlayamasın :) Fakat bu bir ironi. Yani mesela gazeteciysen, her bakılan yöne bakmaya çalıştığın gibi, kimsenin bakıp da görmediğini de gözlemleyebilmek istersin…
"sevgili hayalbemol", işte burda kendimizi tanımak, aslında kendimizin nereye bakmak istediğimizi belirlemek, bu konuda ilerleyişte olmak en önemli görevimiz. bu yolda ilerlerken de yolun kenarındaki ateş böceklerinin yanıp sönen kısa süreli ışıklarına kanmadan, asıl amacımızı unutmadan, sebatla yürüyebilmek, bu yolda yürürken zorlukların olabileceğini, yorulup zaman zaman bezebileceğimizi de akılda tutarak yaşamak.
bize verilmiş olan bu hür iradeyi kullanmak konusunda niye bu kadar korkağız bilemiyorum, elimizde inanılmaz bir cevher var, biz ondan korkup, onu bir kutuya kapatıp, dolaplara saklıyoruz sanki.
evet birileri oraya bakıyor diye bakıp, üstelik göremediğimiz halde " yav onlar bakıyorlarsa mutlaka bişey görüyorlar, hay allah ben niye göremiyorum, görmeliyim" psikolojisi inanılır gibi değil ama yapıyoruz. ne zaman kendi içimizdeki sese ve ışığa güvenmeyi öğreneceğiz acaba:D
Yorum Gönder