İzmirde Sevgili Sufimin evindeydim ama bu sefer o yoktu evet ölmüştü. Şurda oturuyordu dedim. Büyükannesi ise son anına kadar kendi işini kendi yaptı, insanlara hizmet etti oysa tüm sinirleri tutulmuştu korkunç ağrıları vardı dedi; çok tatlı nur yüzlü bir kadındı. Sonra mutfak evyesinin önüne gittim. Burda bulaşıklarını yıkamıştı dedim. Tam önünde yeşilliğe bakan küçük bir cam vardı. O anda öyle hüzünle doldu ki içim anlatamam.Hıçkırıklar tüm göğüs kafesime doldu ve ordan taştı. Sevgili Tutsak Abim vardı karşımda. Aslında sarılmak istedi içinden ama ben yine sarılamadım. Sufim beni dinlememiş bana sarılmıştı oysa:) Bana yarısına gelmiş, siyah bir kurşun kalem gösterdi bunu birşey yap dedi. Ne yapmamı istediğini tam anlayamadım. Kare beyaz bir zarf içine koyup kalemi bana verdi. Onu ebediyyen saklamam gerektiğini düşündüm.
Bu sabah şu yazıyı okudum keyifle:
http://piktobet.blogspot.com/2013/02/yasama-sanat.html
Sonra aynı keyifle şunu:
http://nilufer-varyok.blogspot.com/2013/02/eger-tu-askiy-gamra-reha-kun-aruss-bin.html
Güzel bir sohbet yaptım Sevgili Zelda ile hayata ve insanlara dair ümitlerimi tazeleyen.
Sevgili Piktobetin yazısını okuduktan sonra yazarın diğre kitaplarını araştırmaya başladığımda onun ölümle ilgili şu şiir cümlesine rastladım:
"Yataktan kalkmak gerekmeyecek / Yalnız şafak girecek bomboş odaya."
Yüreğim öylesine sarsıldı ki, ölümü bu haytta bu kadar iyi anlatan bir cümle ile karşılaşmamıştım. Bu benim ölümümü bana anlatan bir cümle tabi. Herkesin ölüm ile ilgili kendi algıları vardır. Ama bana kendi ölüm algını tarif et deseniz bu cümleye kadar anlatamazdım belki.
4 yorum:
❤:)
resmi görünce bu başka nilüfer herhalde dedim:)
açtım baktım:) gözlerime inanamadım:)
Yahu sen nasıl birşeysin:)
bir ben var benden içerü :) <3
ne diyeyim KÜÇÜK HANIM.....yürekten sevgiler......:)
Yorum Gönder