18 Eylül 2011 Pazar

KARAR NOKTASI

Yıllarca tolere ettiğiniz bir durumu ya da durumlar silsilesini artık tolere edemediğinizi farkettiğiniz anda, bir dönüm noktasına gelirsiniz. Bu noktada durup düşündüğünüzde:
1-Yıllardır bu kişiyi veya durumu hep alttan alıp, sırtınızda taşıyıp idare ettiğinizi
2-Bu toleransın size nasıl bir yük yüklediğini ve bu yükün sizi nasıl yorduğunu düşünürsünüz.
3-Yıllardır akıp giden bu karşılıklı iletişimin aslında akıp gitmediğini, sizin tarafınızdan kakalandığını anlarsınız.
4-Kendinize bunu yaptığınız için kendinize kızabilirsiniz ya da
5-Şartlar, o günkü bakış açım böyle gerektiriyordu, böyle oldu ama artık bugünkü ben tolere etmek istemiyor diyebilirsiniz.
En önemlisi hayat size neyi istemediğinizi sunarak aslında istediğiniz şeyin ne olduğunu anlatmaktadır. İşte dönüm noktası bu anda ve bu bakış açısıyla iş görmeye başlar. Değilse, ya kendinizi suçlar, keşke der durursunuz ya da tolere ettiğiniz durum ya da kişiye tabiri yerindeyse dalar, benzer durumlarda da aynı yükü taşımayayım diye gereksiz yere reaktif davranırsınız. Bu da yeni sıkıcı bir siklusun başlangıcıdır. 
Neyi sitemediğinizi anlayarak neyi istediğinizi bulduğunuz an, karar verme anıdır. İstemediğinizi hayatınızın kısmen ya da tamamen dışında bırakma kararı, dışarda bıraktığınız şeyin hayatınızda oluşturduğu boşlukla başetme, istediğiniz düzeni kurarken belki de ödeyeceğiniz bedellerle karşı karşıyasınızdır. Zor gibi görünen bu durum çoğunlukla depresyon gibi algılanır. Oysa tam çıkış kapısının önündesinizdir. Kısır döngünün çıkış noktasıdır bu an. Sıçrama noktası. Hissettiğiniz, bir orbitten öbür orbite sıçramaya neden olacak enerjidir, depresyon değil. En azından bu konuda karşı kıyıya geçeceğiniz kayık, nehrin kıyısında sizi beklemektedir.
İşte tam da o noktadayım.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

atla ve çek kürekleri...

Adsız dedi ki...

O kayığa binmiş, karşı kıyıya geçip çok mutlu olmuş bir insan der ki; hiç birşey şu andakinden daha kötü olamaz demiş ve iyiki karşı kıyıya geçmişim. Sevgiler...

guguk kuşu dedi ki...

ben de öyle düşünüyorum sıradan balık:D
haklısın özgürtamsen, hiç birşey o kısır döngüden kötü olamaz.

yüreğimdeki yağmurlar dedi ki...

Diğer bloğumda sevdiğim bir söz yazmıştım o geldi aklıma..
" Baktın hayatın tadını çıkaramıyorsun; Tadını kaçıranı, hayatından çıkar...Bob Marley "
Ben böyle yapıyorum artık Guguk kuşu.
Sevgiler

Enis Diker dedi ki...

Bizi o halde tutan, kayığa atlamamıza engel olan bir gönül bağıdır. Bir can'a, bir andaki can'a duyulan bağ. Can nedir? Ayrı ve derin bir mevzu, dağıtmayalım. Soru o 'can'a ne olduğudur? Dönülmez akşamın ufkunda kaybolduysa yapacak bir şey yok, kayık yeni ufukları bulur. Ya değilse :)O can, dirilmek için İsa'sının nefesini bekliyorsa?

guguk kuşu dedi ki...

çok haklısın sevgili enis diker... bu noktada heryönlü düşünmemiz lazım. kayığa atlayıp karşıya geçmekteki terddütümün nedeni gönül bağı mı acaba diye? çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü sevmek durumundayız. ancak şuanda bendeki durum atalet...zaten herkesi seviyorum ama farklı derecelerle....hayatımı kaçınılmaz şekilde zorlaştıran durumlarda karşımdakini kırmadan kendi kayığına bindirmeliyim artık:D isanın nefesini çok uzun zamandır bekliyor, beklemekle kalmamalı bu nefesi görebilmeliydi:D
dilekcim, bob marleyi hep çok çok sevdim zaten:D kendine iyi bak.

Ebru dedi ki...

Tam da o dediğin noktada zaman daha mı yavaş ilerler? ve insanın içi boşalmış gibi olur. Sanki hafıza da dahil her şey geçici süre devre dışı kalmış sadece o olay/kişi vardır size dair.
O noktadayım ben de gugukcuğum ma kalakaldım.

guguk kuşu dedi ki...

evet evet hakikaten zaman yavaşladı, artık birşey düşünemiyor ve yapamıyorum, elim kolum bağlı, izliyorum.....ama tek bir gerçek var artık böyle gitmeyeceği..

Ebru dedi ki...

hakkında hayırlısı olmasını canı gönülden dilerim.