İnsanların arasındayım, yanındayım hatta yakınındayım. Aynı yastığı paylaşıyorum, aynı odayı.....Konuşuyorum onlarla, bazen dertlerimi, sevgilerimi, yaşadıklarımı anlatıyorum. Onları dinliyorum, acılarını dinliyorum hatta sarılıyorum, geçecek diyorum inan ki geçecek. Kimi zaman inciniyorum kimbilir kimi zaman incitiyorum. Böyle bakarsak sanki hayatı paylaşıyormuş gibiyiz......Ama içimde hep onlarla aramda camdan bir bariyer var sanki, mekanik olmayan bir bariyer. Onlara dokunmama engel olmayan ama dokunduğumu algılamama engel olan...Merak ediyorum onlar dokunuşlarımı, konuşmalarımı hissedebiliyorlar mı? ben orda varım ama aslında yokum. Bu en iyi nasıl anlatılır bilemiyorum. Herkesi rüyalarıma almıyorum ama. Yıllar sonra her dakika yanımda olan birini ilk kez rüyamda görüyorum, sonra bir daha bir daha.....Bir süre sonra bu rüyamda görme işinin bir anahtar, bir ip ucu olduğunu anladım, sanki daha gerçekçi bir biçimde kendime dahil ettiğim insanları ancak rüyalarıma buyur ediyorum. ya da belki tam tersi, problemli, üzüntülü, eksikli ilişkilerimi yaşadığım kişileri buyur ediyorum rüya alemime; belki daha sorunsuz olduğuna inandıklarım rüyalarımdan uzak? amannn herneyse işte.
Bu gece öyle çok kişiyi gördüm ki rüyamda, hem de birbirinden bağımsız alakasız insanlar, hakkında uzun zamandır konuşmadığım, düşünmediğim insanlar. Ama en güzeli eşimle dakikalarca dans edişimiz oldu. Ne kadar da gerçekti. teras gibi biryerdeyiz akşam oldu olacak, hava benim en sevdiğim renkte. Birden Kayahan 'ın bir şarkısı çalmaya başlıyor ve ben telaşla hadi bitmeden bu şarkıda dans etmeliyiz diyorum. Sarılıyoruz, dakikalarca dans ediyoruz, ayak figürlerimizi bile hatırlıyorum. Garip bir rüyaydı ama güzeldi de:D
sabah düşündüm de şefkat acaba sevgiden daha yüce bir duygumu diye. ben sevginin şefkati de içine alan daha geniş bir çember olduğunu düşünürdüm. Ama bugün farkettimki aslında sevmediğim insanlara da şefkat duyabiliyorum....Acaba şefkat ile acıma farklı hisleri mi? Ya da sevgi zannettiğimiz duygular egosal hazlar, beklentilerle dolu sevginin yanından bile geçemeyecek hezeyanlar yanılsamalar mı?
Tanrım, işte yine kapındayım. Gerçek sevgiyi bilmek isterdim. Benim için gerçek sevginin ip uçları evlat sevgisinde. Yanılıyor muyum sence? Beni nasıl sevdiğini maddesel olarak görmek mümkün değil biliyorum ama ben de birgün senin gibi sevebilir miyim?
9 yorum:
Onun gibi sevebilir miyiz bilmiyorum.
Biliyor musun sevgili Gugukcum şefkati ben de çok sorgularım. Belki 1 dk.önce tanımış olmak hiç sevmeden bunu bilmeden içime dolan şeyin nedeni nedir derim.
Böyle yazılarda işyerindeki kaçamaklar yetmiyor :)
Bitirdin beni ne diyeyim sana be kadın demin çay veren abla geldi 'buna mı ağlıyonn' diye küçümsedi beni. Arabesk olsa da ağlasam yakışırdı sanırım.Ama bunda da ağlanır mı canım cıks cıks.
Ağlanır be nehirida..ağlanır. İnsanlar ağlamayı üzüntü, acı ile ilişkilendiriyor oysa ben bazen hayretten, içimdeki coşkudan, gördüğümün güzelliğinden ağlarım.
eğer üzerimize sonradan eklenen bütün yüklerden, egodan vesaireden arınabilsek özümüz zaten yoğun bir sevgi damlacığı o zaman sevmemek diye birşey kalmayacak.
Evlat çok başka bir şey der ablam hep benim olmadığı için bilmiyorum tabi bu duyguyu olanlarıysa gıptayla izliyorum ve bende Nehirin oğluşundan bir tane istiyorum :)
Çok iyi bir konuya değinmişsin. Herkesin duygularını algılayışı ya da duygu yoğunluğu farklı sanırım. Şefkat ile acıma arasındaki farkı çözmek için insanın sanırım kendisini dinlemeyi iyi bilmesi gerekiyor.
Çok zor bunu çzömek.
belki de evlat sevgisi egodan en bağımsız olan sevgi, ancak onda bile işin içine egonun girmesi olasılığı var ateş böceği. örneğin ona olan sevgin, ilgin, bakımın bir süre sonra kendini tatmine dönüşebilir vladimirin dediği gibi kendini çok iyi izlemek lazım.
bilmemki vladimir.....şefkat sanki daha şeffaf, daha pure acımanın içinde sanki biraz tiksinti de mi var?
şefkat sanki karşımızdakinin içindeki o özü, bizde olanla hatirlama gibi... Hiç bir bağın, ilişkin olmayan birine duydugun gibi...Sokakta sevdigin bir kediye içinin sıcacık dolması gibi... Sanirim "seviyoruz" dediklerimizde sahiplenme giriyor ve biz egolarımızla "sahipligimizden" veya " sahip çıktığımız-tanımladigimiz duygudan", o içteki özü, geldiği gibi hissettiğimiz şefkati, "bir'liği" algilayamiyoruz...
Sanırım öyle:)yazarak düşündüm...
evet evet brajeswari dediğini anlayabiliyorum öylr bişey, aslında bir olduğumuzu görmek sanki. hep güzel olanları seviyoruz sonra da buna sevgi diyoruz, gülüyorum burdan kendimize. birgün gerçek sevgiyi öğrenirim umarım:D özlemiştim, görünce mutlu oldum.
Yorum Gönder