9 Ekim 2011 Pazar

YAĞMURLA GELEN

Yağmurun sesi ile uyudum, yağmurun sesi ile uyandım. Öyle kuvvetli yağdı ki gece gökgürültüleri camları salladı. Sabah telaşla botlar üst dolaplardan çıkarıldı, en sevilen çağla yeşili pardesü geceden ayarlandı, evdeki şemsiyeler insanlara yetmedi....yenilerinin alınmasına karar verildi, şöyle çanta boyu, ekoselerinden. Sabah camlar açıldı, yağmurun, toprağın kokusu içlere çekildi. Kerime Abla ıslana ıslana hızlı adımlarla geldi; meğer şemsiye taşımayı sevmezmiş. Bize bahçe patlıcanı ve salatalıkları getirdi. Biz sevdik onu. İçimizdeki kıpırdanıp duran, gıcık olan, sıkıntılanan şey susuverdi geldiğinden beri. Galiba şu milletin elektrik aldım-alamadım meselesi böyle bişi işte. 
Yağmur yıkıyor buraları, temizliyor....
Zihnimi de yıka yağmur, çarpa çarpa, döğe döğe.
Başka türlü laf anlamıyor ki.
Yoldan akan sular gibi, aksın gitsin zihin cücelerim.
Güleyim ardlarından, suyun içinde hala bıdırdanarak, şikayetlenerek, didişerek gidişlerine.
El sallayayım...sallayayım ki bi daha gelmesinler.
Olanlara anlam katmadan,
Olanı olduğu gibi görüp
Gücümün sınırlarını edeple bilip,
Bu sınırlar için şükredip.
Belki de kendimi olduğumca kabul edip.
Islanayım şu yağmur da.




2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Biz de ıslandık, ama sizin kadar değil.
Yağsın yağmur. :)

guguk kuşu dedi ki...

yağsın ekmekcim, temizlesin şu evreni tüm pislklerden:D