9 Ocak 2012 Pazartesi

MUTLULUK BUDUR


Öyle çok büyük beklentilerim olmadı hiç. Belki bundadır öyle büyük heyecanlarımın, hazlarımın, mutluluk patlamalarımın olmayışı. Hani sorsalar: hayatında en mutlu olduğun an nedir diye? özel birşey bulamam. Kendim de yıllardır düşünür dururum: hangi an beni ölesiye mutlu etti.......hiç bir an. Buna uzun süre üzüldüm ve memnuniyetsiz oluşumla ilişkilendirdim. Oysa ben mutlu olmayı herhangi birşeyin oluşması koşuluna bağlamamıştım. Mutluluk bana göre giden ya da gelen birşey değildir, koşul gerektirmez. ya mutlusunuzdur zaten ya da hep mutsuz. Zaten koşul gerektiriyorsa gerçek değildir, egosal kandırmacadır diyebilirim.
Sadece çocukken oyun oynarken duyduğum hissi mutluluk ile ilişkilendirebildim. Ne bileyim sanki o anların bir kokusu, bir tadı vardı; ad bulamadığım, tanımlayamadığım. Zaten tanımlamaları, isimlendirmeleri, kalıba koymaları da hiç sevmem. O anlar ile ilgili söyleyebileceğim tek cümle belki de tüm evrenden kopmuş olduğumdur, anda kalışımdır. Oyun bittiğinde (ki pat diye biterdi), uzun süreli derin bir uykudan uyanmış gibi olurdum.
Dün bu hissi yeniden buldum içimde. Kızlarımla beraber dışarda yemek yerken ve mikado oynarken. Ve düşündüm kendimi kimin yanında rahat hissediyorum diye. Rahatlık kriterim kasılmadan, kıvırmadan, çevirmeden kendim olabilmem. Tek bir cevap var: KIZLARIM.
Onları bana gönderdiğin için şükürler olsun Tanrım.

14 yorum:

Esra dedi ki...

Ben farklı olarak mutluluğun bazen gelip bazen gittiğine inanıyorum fakat gerçek mutluluğu benzer şekilde sadece oğlumun yanında olduğunu sıklıkla kendime söylüyorum, en çok da birlikte oyun oynarken böyle düşünüyorum.

Ebru dedi ki...

Müzik inanılmaz sonuç zaten öyle.
Sen senn sen
hak ediyorsun her nereden gelirse gelsin mutluluğu.
Mikado da pek zevkli değil mi:)
Öperim kızlarını ve seni.

Ebru dedi ki...

'Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.'
Çizmişsin zaten altlarını:)

guguk kuşu dedi ki...

evet kuzum, ben öyle havai fişek patlamalarından anlamam, büyük partilere gerek duymam, kurallarıyla hazırlanmış sofraları beklemem...yüzdeki bir teşekkür ifadesi, binlerce havai fişek patlamasından daha çok etkiler beni, 1 saniye sürmez belki, o anki hissime isim koyamam, 5 dk önce tanıdığım birinin bir cümlesi, ekmek arası yenmiş peynir...benim mutluluklarım bunlar işte.

guguk kuşu dedi ki...

bir sonraki yazım senin yılbaşı kartın üzerine olacak:D

Hayal Kahvem dedi ki...

Selam Guguk Kuşu,

Mutluluk nedir? diye epey yazı kaleme almışlığım vardır:)

Şimdi sizin bu yazınızı görünce neler yazmışım diye baktım. Bir kaç yazımın sonunu şu cümlelerle bitirmişim:

"Mutluluk, tanımasam da beni zenginleştiren ve geleceğe umutla bakmamı sağlayan insanlarla aynı memlekette yaşadığımı bilmektir."

"Mutluluk sevdiğin müzik eşliğinde, bir kadeh buz gibi gazoz içmekti… Başka ne olabilir ki? Mutluluk buydu işte. "

"....Kız belli bardakta çayım geliyor. Bir avucumla kavrıyorum bardağı. Tabağına asla koymuyorum. Düşünsene diğer elimde simit. Hımm... Her ikisini ayrı ayrı kokluyorum. Çayın ve simidin kokusu her defasında aklımı alıyor... Sonra önce çaydan bir yudum içiyorum. Immmh, nefis... Sonra bir parça simitten koparıp yiyiyorum... Immmh, leziz... Mutluluk nedir ki? O anda "Şu dünyanın en zengin, en güçlü, en mutlu kişisi kimdir?" diye bana sorsan... İnan başım yukarda "Benim!" derdim. Hani bazan sorarlar ya "Mutluluk nedir?" diye... Mutluluk aynen böyle bir şey işte!"

O kadar çok yazmışım ki analatamam:) Sanırım mutluluk küçük anların bileşkesi..

Bi de bizim memlekete has o güzelim şarkı vardır hani..
"Dertler benim, çile benim, mutluluk senin olsun." deriz. Başka memlekette söylenir mi böylesi. Bunu bilmek var ya mutluluğun taaa kendisi:)

Sevgiler.

Ebru dedi ki...

Aynen topuklarımçarparak yürürüm bazen kaçamak atıştırdımsa haribolaraı:) Tektaşdan değerli yaw:)
Hehe ben sana aybaşı kartı yapcam her ay her ay :))

guguk kuşu dedi ki...

sevvgili hayal kahvesi:D eğer yüreğimizde bir tane yeşil dal bulundurabilirsek mutlaka bir kuş gelip oraya konacaktır. Ne güzel de anlatmışsın mutluluğu:D
he he hariboları ben de severim:d her ay mı heyyyo

Adsız dedi ki...

Benim böyle iç sıkıntısının bastırdığı anlarda sığındığım bir minik oyunum var: yaşamımdan güzel, minicik huzur anlarını hatırlıyorum. Mesela bir ağacın altında yattığım güneşli bir gün parçası, severek aldığım bir koltukta battaniyeye sarılıp müziğin notalarında kaybolduğum bir akşam üzeri, kayıktan ayaklarımı suya sarkıtıp gökyüzünü seyrettigim bir an, çam ağacının dalındaki kumrunun kuğurdması…

Bu minicik pulcuklardan bir mozaik yapıp oturuyorum içine ve bekliyorum. Bir süre sonra yüreğimi burkan, içimi sıkan ne varsa dağılıp gidiyor, iç güneşim karanlık bulutlarımı delip, parıldayarak ortaya çıkıyor.

Yaşam pul gibi bu minik huzur anlarından oluşuyor. Sahip olduğumuz o minik anlardan daha büyük, daha görkemli ve kesintisiz bir mutluluk yok. Artık bundan eminim.

guguk kuşu dedi ki...

nedense herşeyi nicel olarak değerlendrimek eğilimindeyiz ebrulikedi, kaç tane, ne kadar büyük.....nitelik daha önemli oysa. zaman bir yatay bir de dikey olarak algılanabilirken dikey anlarda 1 sn de tanrıya kavuşmak mümkünken neden biz hala sayıyoruz?

Adsız dedi ki...

Ya bir de demişsin ki "hangi an beni ölesiye mutlu etti?" Galiba ölesiye mutlu ya da ölesiye mutsuz olmamak, yani ekstrem uçlara savrulmama durumu insanlık hallerimizi içselleştirmiş ve kendini tanımaya başlamış olmanın göstergesi aynı zamanda. Yani uçlarda gezinmemek durumu iyi bir şey. Sanki... Ya da bana göre diyeyim ve kişisel bir cümle kurmuş olayım. Sevgiyle...

Ebru dedi ki...

Kuşummm nasılsın gelemedim çok çalışıyorum:)
Eksikliğini hissediyorum uğramayınca öperim

guguk kuşu dedi ki...

kuzum gene gel.

guguk kuşu dedi ki...

ebrulikedi zaten küçüklükten beri salıncaklardan da hoşlanmam.