Dün homless'ı dinleyerek bir yazı yazmıştım. Ancak inanılmaz bir becerisizlikle yazdığım şeylerin uçup gitmesine neden oldum. Geriye bir tek homless kaldı:) Bütün tembelliğimle "amannn belki de böyle olması gerekiyordur" deyip, bıraktım.
Bugün sevgili justine'in sayfasındaki şiirde bütün hislerimin bir çırpıda ne kadar güzel açıklanmış olduğunu gördüm. Önce şiir:
"yola çıkmak! yitirmek ülkeleri!
bir başkası olmak süresiz,
yalnız görmek için yaşamaktır
köksüz bir ruhu olmak!
kimseye ait olmamak, kendime bile!
durmadan gitmek, sonu olmayan
bir yokluğun peşinde
ve ona ulaşma isteği içinde!
böyle yola çıkmaktır yolculuk.
ama ben açık bir yol düşünden öte,
bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.
gerisi sadece gök ve toprak."
bir başkası olmak süresiz,
yalnız görmek için yaşamaktır
köksüz bir ruhu olmak!
kimseye ait olmamak, kendime bile!
durmadan gitmek, sonu olmayan
bir yokluğun peşinde
ve ona ulaşma isteği içinde!
böyle yola çıkmaktır yolculuk.
ama ben açık bir yol düşünden öte,
bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.
gerisi sadece gök ve toprak."
Fernando Pessoa (çeviri: Cevat Çapan)
http://sarikent.blogspot.com/2013/01/gok-ve-toprak-arasnda-bir-yerlerde.html
Uzun uzun yazıp , yazdıklarım uçtuğundan mıdır, tembelliğimden midir yoksa şiirin anlatımının yanında benim anlattıklarımın silik kalacağı kokusundan mıdır, söylenecek olanın söylenmiş olmasından mıdır bilinmez aynı şeyleri tekrar yazmak konusunda çok isteksizim. Ancak şu sıralar ben de kendimi şarkıdaki gibi homless hissediyorum.
Yıllaarrr, yıllar önce bir rüya görmüştüm, her anı, her rengi, her hissi hala buan gibi yaşadığım. Biz, 15, 20 kişilik bu grup olarak vatanımızdan ayrılmaya karar vermiştik. Herhangi bir korkumuz, kaçışımız yoktu. Ya da insanların bizi istemeyişi ya da öteleyişi. Sadece gitme zamanı gelmişti. Bizim olanı ellerimizle kurma zamanı. Yeni vatanımız için uygun yeri bulmak için yürümeye başladık. Yürüdük, yürüdük, yürüdük..Ve geldik. Durun dedim; işte artık yurdumuz burası, buraya kuracağız vatanımızı. Ve işe koyulduk. O anda kendi kendime inanılmaz bir heyecanla "Allahım ne garip, ne heyecan verici yılarr yıllarr sonra insanlar burayı atalarımız kurmuştu diye bizleri hatırlayacak. Buraya ilk gelenler biz olacağız. Yorulacağız, emek vereceğiz ama burası Bizim Kurduğumuz, emek verdiğimiz yurdumuz olacak. Niye ayrılıyorduk eski vatanımızdan. sadece gitmek zamanı gelmişti; o kadar......
Bugünlerde gelinlik kız gibiyim. Hani düğünden birkaç gün öncesi evinizdeki son anları vardır ya, bir buruk olursunuz ama burukluğunuz yeni yuvanıza gidişinizin heyacanını, umutlarınızı örtmez. Garip bir tezatla, çelişki ile ikisini bir arada yaşarsınız. Odamda karşımda doldurulmayı bekleyen koliler var. Ve burada geçirilmiş 20 yıl. Bu 20 yıl içinde yaşananlar. 17 yaşımda meseleki eğitimimi almak için geldiğim bu fakültede, doktora yapışım, öğretim üyesi oluşum, ağlamalarım, gülmelerim, öğrendiklerim, öğrettiklerim. Dün camdan baktım hemen önündeki çam ağacıma, ne zamandır onunla bakışıyoruz, ne müzikler dinledim bu odada, ne yazılar yazdım, tezimle boğuştum, ne küfürler ettim, ne çok gözyaş akııtım ve sakladım bu odada. 17 yaşımda geldiğim fakültede eşimi tanıdım, aşık oldum, sevdim, evlendim. Ne kazıklar yedim, geriye ne dostluklar kaldı. Burası bana gerçekleri görmekten ne kadar yoksun olduğumu, olanın yerine, görmek istediklerime yapışıp hayatı kendime nasıl da zorlaştırdığımı öğretti bana.
Önümüze bir kapı açıldı, şimdi gidiyoruz. Yeni fakültemizi kurmaya. Şimdi rüyamdaki o hissi derinden yaşıyorum.
Çarşamba gecesi bir rüya daha gördüm. Rahmetli babamla ankarada denizin kenarında:) geziyorduk. Cebinden bir çift gümüş küpe çıkardı. Çok güzel damla şeklinde ortasında koyu kahverengi taşı olan bir küpeydi. Aslından ben bu küpeleri yıllar önce almıştım sana dedi. Ben de ona: yaşıma uygun olmadığı için vermemişsindir dedim. Ama küpeyi bana vermedi. Öylece bitti bu rüya. Sevgili babacığım küpeler çok güzeldi, her nekadar takamasam da. Ama artık yolda olmaktan keyif almayı, aslolanın yol olduğunu biliyorum.
Gidiyorum...niye? hiç...sadece gitmek zamanı. İşte o kadar. Yeni bir ev mi? hayır artık ev aramıyorum. Yollar çok güzel. Karşımda koliler, arkamda bırakacaklarım, yanıma alacaklarım ve beni bekleyenler...sadece yol güzel, yolda olmak güzel, evsiz olmak güzel. Bu ara süreçte bunu öğrendim.
4 yorum:
hep aklımda size verilmesi gereken bir yanıt vardı; geç kalmış bir yanıt :) onunla başlayayım. sabahları başağrısı ile kalkmamın nedeni dişler değil, migrenim :-) neyse bunun önemi yok asıl yazma nedenim, "babalarla rüyalarda buluşmak ne güzel değil mi?" demek... diğer yanda bir yarım kalmışlık, yetmemezlik hissi. yine de babamla rüyalarımda buluşmayı istiyorum ama çok az oluyor :(
ve son olarak yeni başlangıçlar güzel. umarım herşey hayal ettiğinize yakın olur :-) sevgilerimle,
merhaba
çok şirin bir blog..
evet sevgili zelda, ben de yeni başlangıçları hep çok severim.
babamla yarım kalmışlılarımı rüyalarla tamamlıyorum hakikaten. öbür taraftakileri rüyamda da görmesem çok zor olurdu hayat:)
sevgili entelkedi, kedileri hep çok sevdim ve zaten hep entellektüel olduklarını düşündüm. hoşgeldin.
Buraya mı?
Yorum Gönder