21 Şubat 2009 Cumartesi

BEN MİNİMİNNACIK ÇOCUKKEN


Geçenlerde Biraz'ı okurken kıskanmıştım mimini: çocukluk hikayelerimiz. İstesem mimlenmeden de yazardım ama özenti ve kıskanç biri olmayayım diye yazmadım. Yaşasın, bir baktım aynı mimle mimlenmişim Öykü tarafından. Bu tip isteklerimin anında olması beni hem mutlu ediyor hem de hayıflanıyorum. Aklımdan geçirmem yetiyor sanki. Gerçi sonunda bu mucizenin nedenini çözdüm. Bilahere anlatacğım sonra sizlere.

Gelelim çocukluk günlerime. Biraz'ın nutellası gibi benim de çokomelim vardı. Uff ya şimdi ağzım sulandı. Ne güzeldi, kocaman, dışı çukulata kaplı, içi pamuk gibi marshmellow. Kitap okurken yemesi ayrı bir zevkti. Dışındaki parlak kağıtları tırnağımla düzeltip, defterlerimin arasında saklardım.

Sonracımaaaa, yaz tatilleri müthis geçerdi. Ankarada Yenimahallede oturuyorduk. Evler bir ya da iki katlı ve bahçeliydi. Yeşil bir semtti. Her yaz bir kez parti düzenlerdim. Çok eğlenirdik. Şarkılar söyler, tiyatrolar yapardık. Ama en önemlisi güzellik yarışmasıydı. Nedense hep ben seçilirdim ya da kendimi seçtirirdim:) Tacı takarkenki (sanırım kartondandı) onurumu hiç unutmam.

Uff yaptığım bi ayıbı da anlatayım bari. Alt katımızda benden küçük bir erkek çocuğu vardı. Annesi işe gittiğinde evde yalnız kalırdı. Bi de kumbarası vardı. (eee durumu anlamaya başladınız herhalde). Bigün bikaç arkadaş onlara gittik, annesi yoktu. Hadi gel açalım şu kumbaranı, gidelim bakkala, ziyefet çekelim kendimize dedik. Onunda çok hoşuna gitti bu fikir. Aldık paraları, daldık bakkala. Ne bulduysak aldık onar beşer, bi köşede aldıklarımızı zevkle yiyişimizi hiç unutmam. Ertesi sabah kapı çaldı, aşağıdaki çocuğun annesinin sesi: Fatmanım teyze, bizim çocuğun kumbarasındaki paralar yok, sizin kız bişey biliyormu acaba. Babaannem bana koştu, ben uykudayım numarası yapsamda, kızım biliyormusun, aşağıdaki çocuğun kumbarasındaki paralar yokmuş, senin birşeyden haberin var mı? diye sordu. Yoooo babaanne, hiç haberim yok, Allah allaaahhh ne oldu ki? dedim. canım babaannem hep inanır ve güvenirdi bana. Komşuya durumu anlattı oda inandı. Herneyse, çocukluk işte ama o çocukta çok eğlenmişti. Adını hatırlamıyorum şimdi ama bizi elevermediği için ona hala müteşekkirim.

Sonracımaaaaa, ufff ya öyle çok anım varki. Anlatması da çok zevkli. Bigün dedeme çok kızmıştım. Allah rahmet etsin, oldukça huysuz biriydi. Ben de karar verdim ona büyü yapmalıydım. Gardrobumuzun bir yerine acaip şeyler karaladım ve dedem buraya dokununca büyüleneceğine inandırdım kendimi. Epey bekledim herhangi bişey olmadı. Ben de yaptığım karalamalardan dolayı azarlanmadığım kısmı ile idare etmek zorunda kaldım.

Bi ayıp hatıra daha sizlere. Memlekete gitmiştik. Bissürü çocuk oynuyoruz evde. Bi tane yapışkan bi kız var ona gıcık oluyoruz. Ama bi türlü düşmüyor yakamızdan. En sonunda ona bir ceza vermeye karar verdim. Hadi gelin hep beraber zeytin ekmek yiyelim dedim. tabi bizim sülük de "eveeet evett yiyelim hadi" diye sırıttı. Artık haketmişti bu cezayı. Zeytinlerin bir kısmını aldım. (Allahım affet beni) tuvalete gittim ve üzerlerine çişimi yaptım. Ve bu değişik soslu zeytinleri ona yedirdim. Gariban bişey anlamadan keyifle yedi.
Dahası da var. İlkokuldayım, tenefüste simit aldım. Arkamda da arkadaşım "Altın". O da aldı simitini, daha büyük bir para vermiş olmalı ki kantinci ona az önce benim verdiğim parayı para üstü olarak verdi. Garip bir kızgınlık kapladı içimi. Kıza bağırdım: "heyy, ver onu, benim param o, az önce ben verdim onu kantinciye". Kız saf saf baktı ve verdi parayı bana. İnanın bunu bilerek, parayı ondan çalmak için yapmadım, gerçekten o paranın benim olduğunu düşünmüştüm. Hakkım olduğuna inanmıştım.

Buarada bende sokakta bulduğum, yarım kalmış diş macunlarını yerdim. EEE.. mesleğim o zamandan belliymiş. Kendi bahçemizde de olmasına rağmen ayten teyzelerin çağlalrını çalmayı çok severdim. Onları gözetler evden ayrıldıklarını gördükten sonra sulu ekşi çağlaları torbaya doldururduk. Arkadaşımla balkona oturur hem kitap okur hem de onları yerdik. Seneler sonra, bi gün babanneme "biliyorum hep bizi gözlerdi ve sonrasında çağla ağacına çıktığını bilirdim, ne tatlı şeydi" demiş. Sağol ayten teyzeciğim.

Sizde yaparmıydınız bilmem. Babaannem ekmek almaya gönderirdi. Ohhh sıcacık ekmeği alırdım, önce tepesini bi koparırdım, giderek daha aşşağı, daha aşşağı derken eve geldiğimde ekmek yarılanmış olurdu. Haaa bide belli saatte randevulaşır, apartmandaki arkadaşlarla tuvaletten konuşurduk. Tuvaletler apartmanın aydınlığına baktığı için sesimiz çok güzel giderdi birbirimize.

Ne zaman evin anahtarını evde unutsam, karşı çamlık bakkala koşar tahta merdivenlerini alır, balkondan eve girerdim. Amma cesurmuşum. Buarada evimiz 1. kattı ama çok alçak değildi.

Kedilerim vardı. Ev kedimiz pamuk, dışardaki, sürtük (habire bacaklarımıza şapp diye yapışıp sürünürdü), siyah kedi ve diğerleri. Onları beslerdim. Doğum yaptıklarında kömürlükte onlara bakardım. ev sahibimiz çok kızardı ama o zaman da laftan anlamayan biriydim, tıpkı şimdiki gibi.

Bi de un, bulgur ve pirinci çiğ yemeye bayılırdım. Halamla babaannem mantı yaparken onlara yardım ediyor ayağı ile, bi yandan onları da lafa tutarak, çalardım mantılardan. Tam biriktirdiklerimi somyanın altında yiyecekken halam yakalamıştı beni. (boşa gitti canim etli hamurlar). Bi de babamın mide "dankları" vardı. Ne zaman iş becerecek olsam somya altına girerim ya, yine zulaya yatıp, dankları doldurmuştum ağzıma. Tabi bu seferde babama yakalanmıştım. epey bi azar yediydim.

Bi de halamın anlattığı benim pek hatırlayamadığım bir anım var. Beni kısa süreliğine evde yalnız bırakıp bakkala gitmiş ve beni iyice tembih etmiş ağlama hemen gelicem diye. Halam eve dönerken bi bakıyor ben camın önünde elimle cama vuruyorum ve ağlamaya başlıyorum. Kızıyor bana " bi sabredemedin, geliyoruz işte" diye. Eve bi geliyor ki ben camı tıklatayım derken arının üstüne vurmuşum parmağımla, oda sokmuş iğnesini. Ağladığım oymuş aslında. Oda bana kızdığına çok üzülmüş.

Ne güzeldi Türk filmleri ailecek seyrederdik. Dedem bana televizyonun önüne yastıklardan yer yapardı. hani Tarık Akanlı bi film vardı. Hani fakirdiler. Kardeşleri kan kanseriydi ve televizyon istiyordu. Çalıp getiriyorlardı. Tam anteni takıp çalıştıracaklardı da çocuk izleyemeden ölüyordu. Ben buna bir hafta ağlayınca dedm film izlememi yasaklamıştı.

Daha nelerrr, neler. Ahhh çocukluk. Hiç büyüdüğümü düşünmedim. Hatalarım belki ondandır. Halam hep der keçi gibi inatçıydın diye. Galiba yine öyleyim. Sağol Öykücüm, güzel günlerimi hatırlattın bana. Ayrıca beni mimlemeseydin kıskançlıktan kurdeşen dökecektim

5 yorum:

öykü dedi ki...

:)) ben de cok sevınıyorum cunku kımın cocukluk anılarını okusam buyuk keyıf alıyorum senınkılerde oyleydı:) ben tsk ederım katıldıgın ıcın sevgıler

sufi dedi ki...

Daha kimbilir anlatmayı unuttuğun ne hikayelerin var masal tadında.Okul anılarını es mi geçtin yoksa?

guguk kuşu dedi ki...

Sevgili Öykü: Gerçekten, çocukluk anıları ne tatlı ne masum oluyor. Herkesinki bambaşka. Ben de yeni bir mim düşünüyorum bu aralar. Direkt çocukluk anıları ile ilgili değil ama ilk seni mimleyeceğim. Beni düşündüğün için teşekkür ederim. Mutluluklar hep yanı başında olsun.
Sevgili Sufi: Haklısın yaaa, okul anılarım daha bi alem. Uslu bir çocuktum aslında ama garipliklerim de yok değildi. İlkokul öğretmenimi 1. sınıfta baya bi bezdirmişim. Canım öğretmenim onu unutmam imkansız. Gerçekten masal gibimiydi? Aslında Suficim böyle masallar ve kitaplar yazabiliriz dimi? Bak ne güzel bir fikir verdin bana. İyiki varsınız. İçin coşkuyla dolsun.

Biraz dedi ki...

Yahu keske gonderseymisim mimi am Oyku gondermis iyi olmus...cocukluk anilarini yazmak cok zevkli ama di mi?

Bu arada cisli zeytin ise epey zalimce olmus:)

guguk kuşu dedi ki...

Yav kaybettim kaybettim dediğim yorum burdan çıktı ne aptal şeyim ben. Nedense son yazdığım posta yorum yazdın sanmıştım. Öykü duymasın, acaip güler kızın kafasını şişirdim, yorumum da yorumum diye. Neyse yarın söylerim. evet bence de çok acımasızca Biraz. ama çocuklar acaip acımasız olabiliyorlar. (görüldüğü üzre). Kesinlikle çocukluk anılarını yazmak acaip keyifli Sufinin de dediği gibi masal gibiler. Neden olmasın böyle bir masal kitabı çıkarılabilir aslında. (Haaa buarada sana küsüm aslında, protokolden, kibarlık olsun diye cevap yazdım...:) şaka şaka, ama çok yazmak istemiştim naapiiim, ben böyleyim işte)Azcık kıskancım galiba (ama bak sadece azcık haaaaa). Sevgilerimle.