Mutluluğu bir renk olarak düşünmeye çalıştım. Yeşile boyadım mutluluğu. Yaşadığım olayları renklendirdim, çıkamadım işin içinden. Kimi sarımsı yeşil, kimi mavimtrak, kimsi hepten mordu. Güldüğüm, gülümsediğim anları düşündüm. Ben hiç kahkahayla gülmemki, gülümsemelerimi de hatırlayamadım. Bilindik yöntemi denedim. Üniversiteyi kazandığım an: ııhh, hatta mutsuz bile olmuştum. Peki bitirdiğim an: yok yaa, çok yorgun ve bezgindim fakülteyi bitirdiğimde. ben fakülteyi değil, fakülte beni bitirmişti aslında. Evlendiğim an: elbette sevinmiştim ama o kadar zamandır tanıyordum ki Onu, hep benim olduğuna inanmıştım zaten. Çocukların doğumu: ağrılarımı saymazsak elbette mutluydum ama bir o kadar tedirgin. Bu yöntemlede olmadı yani.
Hay allah ben mutlu olmayı bilmeyen, huysuz, geçimsiz birimiydim özetle karamsar. Ama ben kendimi iyimser, ümitkar biri olarak tanırdım. O zaman aman allahım ben hiç mutlu olamamışmıydım, hayatım öylesine mi geçmişti? Ben acıların çocuğumuydum? Küçük emrah bari artiz olup para kazanmıştı. Biz de elde var sıfır durumu. Öleyim daha iyi dedim bunun üzerine sen çek çek dünyanın yükünü ve hiç mutlu olma. Revamıydı bu bana?
Neydi ki bu mutluluk, ne mene bir histi? İçin pır pır mı ederdi, kalbin güm güm mü atardı, ayakların yerden mi kesilirdi,,,,,Hani milli piyangodan 50 milyar çıkar onun gibi bişey miydi? hani doçent olursun, oh beee kurtuldum dersin, hani cillop gibi bir Q7 alırsın, fiyakalı fiyakalı binersin....Ufff neydi ya bu mutluluk!
Birgün düşünürken buldum mutluluğun ne olduğunu, daha doğrusu benim için ne anlama geldiğini. Tam o anda mutlu olmuştum ve bunun farkına varmıştım. Çay bahçesinde "mavi tüy"ü okuyordum, kitap çok güzeldi ve nerdeyse bitirmek üzereydim, hava çok güzeldi, adam çayı iyi demlemişti, kuşlar yaz şarkısını söylüyordu. İçim bir huzurla doldu. Yaaa herşey çok güzeldi ve hep güzel olacaktı. Bunu farkettim işte. Sonra geçenlerde mor menekşem patır patır çiçek açtı, inanılmaz güzeldi, büyüledi beni, her gün sevdim onu, açışlarına baktım, mucize gibiydi. benim için açmıştı, onu seviyordum. Tatilde prenseslerle beraber oturup goblen işleyip, kitap okumuştuk, fadimoşla ne güzel sohbet etmiştik. Kendime çok güzel yazan iki kalem ve bir defter almıştım bi gün, koşa koşa odama gelip, denemek istemiştim kalemlerimi. Hadi yaaaaa. anlamıştım galiba. Lan ben hep mutluydum zaten. Küçücük şeylerdi beni mutlu eden. Kalemler, kitaplar, bir teşekkür, bir takdir, bir puzzle ı bitirmek di hepsi. Bloguma playlistimi ekleyebildiğim gün koşa koşa iki arkadaşıma bunu haber vermiştim (epeydir uğraşıyordum da). Bloğa ilk yazıyı yazıp, tıklayınca onu karşımda görüvermem benim mutluluklarımdı. Heyyooo..... (kendimi doğru tanımış olmanın sesi bu) . ne güzel ömrümün geri kalan günlerini kendimi karamsar bir lanet olarak düşünerek geçirmeyecektim. Ennnnn olanını düşündüm sonra, en en mutlu olduğum anı ya da anları ve bu kriterler eşliğinde buldum: çocukken evcilik oynadığım anlardı ve ben çoğunlukla tek oynardım (kardeşin olmayınca). Bu dünyadan tamamen kopardım, önce oyunu kafamda canlandırırdım, sonra oyunu kuarar başlardım oynamaya. Tahta bir masa vardı altına girerdim ve masanın üstünü battaniye ile örterdim. Oynardım, oynardım.........Oyun bittiğinde çok mutlu olurdum, oynarken çok mutlu olurdum. O anda olurdum, oyun oynarken, başka şeyler yoktu aklımda. Okul yoktu, babam yoktu, kırmızı ayakkabı yoktu. Ben vardım, benim kurallarımla oluşturduğum bir oyun vardı, yargılar, tenkitler yoktu.
Hayatı da böyle bir oyun gibi oynamayı öğrenmeye çalışıyorum artık. Ve biliyorum ki mutluluk gelen ve giden bir durum değil. Zaten ya var ya da yok. Mutluysanız, mutlu bir insansanız bir takım sıkıntılar o an sizi sallıyor ama yıkılmıyorsunuz. zaten mutsuz bir insansanız evler, arabalar (Q7 ler), başarılar sizi mutlu etmiyor sadece geçici hazlar veriyor, egonuzu daha bir şişiriyor. yeni beklentilerin peşinde sürükleniyorsunuz. Oysa o gün uyandığınızda hava güneşliyse, camı açıpta şöyle misss gibi havayı soluyorsanız, sabah taze demlenmiş çayınız siz istemeden gelmişse, hastanızın biri size dua etmişse, hatta beddua etmişse bile mutlusunuzdur. Hadi be amcam öyle olsun, aşkolsun der güler geçersiniz. Hava yağmurluysa yağmuru dinlersiniz, toprağı koklarsınız, yine sıcacık çay, yağmurda kitap okumak. Kar yağsın, sabah kalkıp hiç basılmamış kara basmak, karda Canla beraber koşmak......saymakla bitiremem.
Anladımki beni mutlu eden küçük şeyler, beni bana anlatan şeyler, kendimce şeyler. Yıllar sonra gelen bir itiraf: sen olmasan diye başlayan. İnanamazsın cümleye, ne çok da beklemişsindir duymayı hatta ümidi kesmişsindir bile. Gözlerin dolar. "Sen çok güçlüsün..."ile başlayan cümle yüreğini eritir. Kendin bile inanmışken güçsüz olduğuna artık.
Çok şanslıyım çooook, Tanrım bana böyle bir ruhu emanet ettiğin için. Sana söz veriyorum bu naif ruuhumu zedelemeden, pırıl pırıl, "bayan doktordan" ama çok kullanılmış olarak teslim edeceğim geri. Gülerek geleceğim sana, huzurla, bir sonbahar günü, akşam üstü olacak zamandan. Uyur gibi geleceğim kollarına korkmadan.
Postu "into the wild, Pearl Jam" ile birlikte okursanız daha güzel oluyor, tecribeyle sabittir.
Gelin bu da bir mim olsun: En mutlu olduğunuz an neydi?
Öykü ve Sufi Saja'nın mutlulukları neymiş bakalım. Şimdiden ellerine sağlık.
6 yorum:
hayattaki küçük şeyler bizim mutluluklarımızdır:))
:))
En mutlu oldugumuz an...
hmmmmm bunu ılk fırsatta yazacagımdan emın olabılırsın tskler sevgılı guguk kusu
Sevgili guguk kuşum;
26.12.2008 de Nilambara tarafından aynı konuda yine mimlenmişim dönüp dolaşıp söz yine bana gelmiş. "Mutluluktan söz açma mutluluğu" yazımı istersen yorum kısmına göndereyim istersen cevabımı okumak için sen gel.Sevgilerimle dilek.
Mutlulukla ilgili yazımı okumak istersen
Buradanokuyabilirsin.Sevgilerimle dilek.
Ellerine sağlık sufi, ne diyim ki başka. Senle olmak da ayrı bir mutluluk.
Mutluluk varacağımız bir istasyon değil,bir yolculuk şeklidir.
Montesque
sen bunu coktaaaan anlamıssın, hayatında öyle seyler olmuskı, buyukler alısıldık, ama kucuk heyecanlar mutlu etmıs, belkı de anı yakalamak bu. beklenen gibi degıl. bebek, evlılık vs. bır bekleyıs, bır biliş var. ama yolda yururken farkındalıgımız, ve bakısımız. asıl onemlı olan bu galıba. görebilmek. bakmak degıl görebilmek.
sevgiler gusuk kusu..
Yorum Gönder