4 Mart 2009 Çarşamba

BİR BARDAK ÇAYIN ETTİKLERİ


Şimdilerde çoğunlukla demlik poşetler, sallama çaylar kullanılıyor. Eskiden biraz filiz çay, biraz da kamelya (tomurcuk) çayı harmanlanıp kullanılırdı. Çaydanlıklar ocakların üzerinde kaynardı. Porselen demlikler tercih edilirdi. Kimileri bakır demliklerde demlerdi çaylarını. Öyle ketıl metıl yoktu. Herkesin bir ayarı vardı. Ayyy Lale hanımcım, çayın pek güzel olmuş nasıl demledin bunu? Lale Hanım gururla: şekerim, özel hiç bişey yapmadım, demleyiverdim işte. Bi de kaçak çay diye bir terim vardı. Herşeyin ülkemizde bulunmadığı sıralarda yurt dışına çıkanlar değişik çaylar getirirdi. Bunlar öyle bol bol kullanılmaz birer tatlı kaşığı kadar demliklere serpiştirilirdi. Müfide Hanımcım, bizim teyze oğlu arabistandan seylan çayı getirmiş. Bi güzel demledim. Gel de bi sabah çayı içelim şöyle. Tabiki çaylar poşette olmayınca, bazen süzseniz bile çay bardağının üzerinde çubuklar yüzerdi: AAAAA komşum, valla sana 2 misafir var. Biri biraz kısa ve şişmanca, öbürü uzun ve zayıh. Ayyyyyy bizim oğlanla gelin geliyor o zaman. Gelin evlendikten sonra habire kilo alıyor. Oğulcuğum da, bakımsızlıktan mıdır nedir zayıfladı (bir iç çekiş). Çayın üstüne çıkan bu çubuklar misafir olarak tanımlanırdı nedense. Öyle fincanda falan içilmezdi çaylar. İnce belli, küçük cam bardaklarda içilirdi. Çayını çabuk bitiren yaşlı teyzeler biraz tepki alırdı evin hanım kızlarından. Kızcağız tam oturup kendi çayını içecek: yavruuuum, bi tane daha alayım, pek de güzel olmuş ellerine sağlık. Rahmetli, canım babaannem de sıcak şeyleri hüüüp diye çabuk içenlerdendi. Ağzım kalaylı kızım benim derdi. Dondurmayı da çabucak ısırarak yerdi. Benden önce bitirdiği için benimkinden verirdim hep ona. Elleri de mi kalaylıydı bilmem. Sıcağa soğuğa pek bi dayanıklıydı. Bizim tutamadığımız sıcak tencereleri, yüzünü buruşturmadan kavrardı. Canım Meleğim benim, o eskinin soğuk günlerinde, çamaşır yıkaması geldi şimdi aklıma. evimiz sobalı, dolayısıyla sular buz gibi akıyor. O buz gibi sularda, tekrar tekrar durulardı çamaşırları. Bulaşık yıkarken gıcır gıcır sesler gelirdi hep. İyice ovalardı bardakları: aman yavrum, iyice durulayacaksın bunları, bu deterjanlar kolay kolay arınmıyor. Ben yıkayayım dediğimde: hadi yavrum sen dersini çalış, tatilde yıkarsın derdi hep........o tatiller hiç gelmezdi. .....neyse bu konuyu keselim. yüreğin dayanmadığı noktaya geldim yine. özlemim depreşti.

Bütün bunlar bu ara eski usül çay demlememden çıktı. Bi gün bi baktım bardağımın üstünde (bu arada her zaman cam bardakla çay içenlerdenim) 2 adet, yüzen çubuk. Hah dedim bizim prenseslere 2 misafirimiz var. Kim geliyor dediler. Hımmm biri şöyle tıknazca ama çok şişman değil. öbürküsü ise orta boylu, zayıf bi tip deyice bizimkiler ağzı açık bana bakıp. anne gelecek kişiler sana tiplerini mi tarif etti deyince, güldüm, anlattım bunları da onlara. Gülüştük.

Ufffffff gözlerim doldu, yüreğimle burnumun kökü arasında bi köprü mü var ne? ne zaman acısa yüreğim şu burnum da sızlar hep. Babaannem benim, meleğim, dağlardan büyük yüreğini öperim senin, nerelerdesin, bıdıbıdam, babayem, yumuşacık kollum, çok erken gittin. Ben seninle evimin camının önünde çay içecektim. ellerini soğuk sudan sıcak suya sokmayacaktım. Okulum bitti, büyük adam oldum, seni lokantalara, tatillere götürecektim. Bu benim kızım diyecektin, bunu ben büyüttüm, gururla. Yoksun. Yüreğim çok acıyor babaannemmmmmm.




7 yorum:

Belgin dedi ki...

Offf guguk kusum ne yaptin sen böyle, güzel güzel cay iciyorduk simdi....Yazin bana anneannemi hatirlatti, ayni senin babaannen gibiydi:(
Allah hepsine rahmet eylesin, insallah gittikleri yerde simdi daha mutlulardir.
Üzülme bitanem

guguk kuşu dedi ki...

Ah be Belginim. Sadece çay içiyor, dres çalışıyordum. geçen şu çaydaki misafir olayı geldi aklıma paylaşayım dedim. Nerden geldim ki buralara. Öyle spontan oldu ki. En son salya sümük ağlar buldum kendimi. Büyük prensesin hocasınıda bu kırmızı gözlerle uğurladım evden. Adamın da aklına neler geldi kimbilir.
Üzülme.....bu sözleri milyonlarca kere duydum milyarlarca kere kendime söyledim ama olmuyor işte. Onu hep yüreğimde tutmam lazım, yüreğimin en güzel yerinde. Yüreğimde tuttuğum sürece üzülmemem imkansız. Ben bunu kabullendim artık. Onun sayesinde ölümden korkmuyorum artık. Orda o beni beklediği sürece ölüm kötü olamaz. Kollarına koşacağım. Sıkı sıkı sarılacağım ona. Gittiği yerin mükemmel olduğundan eminim ama ben burda onsuzum....

kardelen dedi ki...

ne diyeceğimi ne söyleceğimi bilemedim şimdi benimde ismini gururla taşıdığım 20 yılımı beraber geçerdiğim çok sevdiğim bir babaannem vardı . Öyle çok severdim ki onu. Ne çok severdi beni.Tek üzüntüm oğlumun olduğunu göremeden gitti canım benim Allah rahmet eylesin eminim görüyordur şimdi benim nasılda seviniyordur benim için hiç gitmedi hep buralarda sanki böyle en yakının gidice kabul edemiyor insan istesede gittiğini
biliyorum çok iyi şimdi ama onu çok özlüyorum....

guguk kuşu dedi ki...

Beni babaannem büyüttü elifcim. Onun sıcacık kollarına geldiğimde sadece birkaç aylıktım. Allaha şükür benim prensesler gördü onu. Ben de çok özlüyorum. bazen yanında annesi ya da ne biliiim büyükannesi olan birini seyre dalmışken buluyorum kendimi. Hayatında hiç dondurma yiyememiş bir çocuğun dondurmasını iştahla yalayan diğer çocuğa bakması gibi.

öykü dedi ki...

Ah canım benım ya
bı kere yazı oylesıne akıcı oylesıne ıcten kı kendımı ıcınde kaybettım...
Cok cay seven anneannem ve onun yaptıgı demleme cay sefaalrının ıcınde buldum kendımı..Yanında annemın kurabıyelerı..
Ahhh keske ımkan olsa
bı pencere acılsa..Burcu burcu gercek cay kokularının tastıgı o mutfakta bulussam onlarla.
bana bunları tekrar yasaattıgın ıcın kocaman kucaklıyorum senı

guguk kuşu dedi ki...

Evet öykü yaaaaa. gizli bii kapı olsa, ara ara açılsa en azından. gidip kollarına atsak kendimizi. öpsek, öpsek, koklasak, Dedimki yazdıktan sonra Öykücük bana şimdi ağlama der. iyiki demedin. Çünkü ağlıcam işte, heeeep ağlıycam, konu kaybettiklerim olunca, salya sümük ağlıycam. canım allah hepsine rahmet etsin, yattıkları yer nur olsun.

Unknown dedi ki...

Üzerindeki o elbisesini okadar çok severdim ki renga renk cıvıl cıvıl, canlı bana mutluluk verirdi çok ta yakışırdı. Velhasılı endamı çok güzel bir kadındı ve asil. İşte o hali tüm yetiştirdiklerine yansımış öyle bir annenin evlatları olmak ne güzel. Nur içinde yatsın ve yatsınlar.
Anneler hep evlatlarına yemekler hazırlar ama hazır yiyemezler oda hep bu dile getirirdi. Birlikte Didim e kampa gittiğimizde bak hazır yemeğe geldik deyince çok mutlu olmuştu.Onu anımsadım.