20 Mart 2009 Cuma

HAYATI CAMEKANDAN GÖRMEK


Ben 12 yaşında gözlüğe mahkum olan biriyim. 12 yaşında pencerenin ardına mahkum olmak bir yana, hızlı ilerleyen bir miyop sayesinde hayatımı gözlüğe bağımlı yaşadım uzun bir süre. İlk olarak 1.5 numara miyop ve astigmatla başladım. Gereksiz bir şekilde hızla ilerledi. Oysa ilerlemesi gereken zekamdı. Bugünkü eksikliklerimden dolayı hep o lanet miyopiyi suçlarım. Zekamdan çalarak ilerlediğini düşünmüşümdür. Doktora bir giderim: 2.5, eh hadi neyse. Öbüründe 3.25, olsun bakalım. 4, 4.5 derken ilk 5.o duyunca ağlamıştım. Ve bu ilerleme süreci oldukça kısa sürdü. Epey bi ağlamıştım. Her numara değişikliğinden sonra, bi de yeni numaraya alışma turları yaşardım. Yürürken zorlanırdım, midem bulanırdı, kaldırım yüksekliklerini ayarlayamadığım için abuk hareketlerim olurdu. Sonrasını takip etmekten vazgeçtim zaten ama şükür astigmatım dahil sanırım 7.5 numarayla bitirdik yarışı sevgili miyopla (mikropla mı desem acaba?). Yav sadece 12 yaşında bi çocuktum. Ne zor bilir misiniz? gözlükle ip atlamak, top oynayamamak, otobüsten inince ya da minibüse binince camların buğulanması, denizden çıkınca şemsiyenizi bulamamak, habire burnunuzdan düşmesi, arada bir eğilip sizi şapşal gibi göstermesi. Bilenler anlar beni. İki camın arkasına mahkum bir yaşam işte. Yiyosa çıkar. Bütün dünyan birden flulaşır, herşey birbirinin içine girer, daha bir samimi olur, birini öbüründen ayırmak imkansızlaşır. Bir bolluk gelir hayatınıza, herşey ya çifttir ya üçerli olmuştur. Bolluk yönü ile iyi de, hangisinin gerçek olduğunu bilememek sorun yaratır. Gözlerinizi kısarsınız iyiceeee, hııııh tamam şu işte anahtar deliği, eh şansınıza artık. EE numarayla birlikte camların kalınlığı da artar tabiii. Allahtan inceltilmiş camlar var ama benimkini çok kesmez, eee dişe dokunur bir numara bizimki tabiiii. Miyopluların gözlük camları altından küçülmüş olarak görünür gözleri. Eh bide gözlük kazaları var. Onu hiç sormayın. Bi keresinde banyoda üzerine oturmuştum. Ne acı ki ona acilen ihtiyacınız var. Ne kötü, hep hayıflanırım neden bi nöbetçi gözlükçü yok diye.

İlerleyen teknoloji ile beraber gelelim lens maceralarıma. Onlar da ayrı bir eğlenceli. Takmayı öğrenmek ayrı bir dert. Adam beni alıştırmaya çalışıyor. Yaklaştırıyor dolma gibi parmağını gözüme, ucunda şeffaf lens. Yaklaşıyor, yaklaşıyorrrrr, pıt ben gözümü kapatıyorum. Bu sahne kaç kez tekrarlandı bi bilseniz. Sonunda adam da, dedem de ben de bezdik. Dedemin sinirden çakmak çakmak olmuş parlak mavi gözlerini görünce anladımki, bu işi biraz daha beceremezsem dedem onları intraoküler lens haline getirecekti, yani halk dili ile gözüme sokacaktı ve benim de hiç bi sıkıntım kalmayacaktı bu konuda. Neyse insan nelere alışıyor, öğrendik raconu, takıyoruz, çıkarıyoruz, temizliyoruz falan. Amaaa kader ağlarını örüyordu bi kere. Birgün arkadaşlarla ingilizce çalışıyoruz, birden lensin birinin olmadığını farkettim. Başladık aramaya, masanın altına, heryere baktık:yok. Ümidi kestik. Tek lens kalmak bi yana, daha yeni almışız, dedem beni paralayacak. Ama yok naapalım. Çocukluk işte, güzel şey, insan çabuk unutuyor kederini. Biraz da korkudan, o gece can arkadaşımda kalacağım. Karşı komşusunun kına gecesi varmış. Şöyle bi göz atalım dedik. Tek lensle neye göz atacaksam? Yav gözüm bi rahatsız oldu, kaşındı mı ne. Kurcalarken kurcalarken....amannn tanrııım, mucize buuuuu, lensimi geri gönderdi banaaa. İyi bir kız olduğumu hep biliyordum bak ödülümü de aldım, yaşasııın lensiiiiim. Eh cahillik işte, lens zaten gözümdeymiş, ben accık gözümü kurcalayınca, yukarı göz kapağımın altına kıvrılıp yatmış seninki. Neyse yırtılmamıştı. iyice temizleyip taktım. Ve o gece Tanrıma binlerce kez şükr ettim beni dedemin şerrinden koruduğu için. Rahmetlinin hiç gönlü olmamıştı bu lens işine zaten, olmaz, gözün mikrop kapar, sen bakamazsın ona, ne süsüne meraklıymışsın, gözlüğün nesi varmış deyip dururdu zati.

Bi de gözlüksüz ya da lenssizken insanları tanımamak var. Diyelim gözlüğünüz kırıldı o gün gözlüksüz gideceksiniz okula. Karşıdan en yakın arkadağınız geliyor. Heyy hakkk, benim için o an hiç önemli değil gelen ilyas salman da olabilir, jeniffer lopez de, eeeee siz 7.5 numara ne bilirmisiniz? ee tanıyamayınca, görmez geçersiniz. Haftaya seninkinde anlamsız bir tavır, laf sokmalar falan, anlamazsınız, gıcık olursunuz. Manyak mı ne, muayyen günü herhal der geçiştirirsiniz. Oysa o günkü tavır,verilmemiş selamın karşılığıdır.

Denize lensle de girmezsiniz, gözlükle de. İyi şöyle kendi şemsiyemizden uzaklaşmadan biraz çimeyim dersiniz. Ama hain dalgalar sizi taaa nerelere götürür. Şemsiyenizin kenarında yüzdüğünüzü sanarak çıkarsınız ama şemsiye yok, bi de birileri yerinizi mi kapmış ne? Yav o mavi şemsiyenin altındaki koca göbekli adam sizin halanız mı? allah alllahhhh bildiğiniz kadar ile bıykları yoktu ki onun. bak sen, güneş ışınları zararlı derlerdi de inanmazdım, bıyıklarını çıkarmış kadının. Vahh vahhhhh. Derken durumu çakarsınız ve pür dikkat silüetlerden kendi şemsiyenizi ve ailenizi bulur, göz yaşları içinde onlara kavuşursunuz. Onlarsa bu sevgi seline bi türlü anlam veremez, başınıza güneş geçti sanarlar.

Eee herkes bilir. Bi de karşıdaki size kızdı mı, laf hazır, yapıştırır anında: DÖRT GÖZ. Al başına belayı şimdi. ölür müsün, öldürür müsün? O gözlükleri çıkarıp, laf sahibine takıp, yumruğu çakıp, o gözlükleri onun gözüne lens yapmak farz olmuştur ama gözlükler size lazım.

Hikayenin birinci bölümü bu. Devam edeceğiz. Şimdi ders çalışmam lazım. Velim kızar sonra.

(Bu arada banyoda üzerine oturduğum gözlüğün ve gözlüğe denk gelen vücut bölümünün akibetini merak ediyorsanız, hiç bişey olmadı. Gözlük yamuldu, diğeri sağlam)

İyi Geceler, beni takip edin anacımmmm.

Sevgili Guguk Kuşunuz

13 yorum:

reira dedi ki...

çok beğendim yazınızı :)

özii dedi ki...

Harikasın guguk kuşum çok keyifli bir gözlük macerasıydı. Ama bizlerinde göz sağlığını düşünsen. Hepimiz gözlük takalım istiyosun dimiğğğğ? :))) Şaka bir yanada araları biraz daha mı açsan acaba ?

öykü dedi ki...

Çok tatlı yazmıssın Guguk Kusum
Insan varken yklugun ne demek oldugunu bılmıyor
Gozluk kullananların basından sonuna ne cılesı oldugunun kanıtı olmus bu yazın.

nilüfer dedi ki...

insanin kendisiyle dalga gecmesi gibi yoktur, harika bir yazi olmus, çok sevdim:)

sufi dedi ki...

Guguk kuşum
Ne kadar üzüldüm bir bilsen.Benim de çoktur gözlük maceralarım neler hissettiğini çok iyi anlayabiliyorum.Ama arkadaşlarımın çoğu çizdirdi gözlerini ve çok mutlular.Ben yaptırmadım ama (yaşım gereği)Sana tavsiye ederim güzel gözlüm.

beenmaya dedi ki...

bu ikinci yorumum olabilir çünkü ilki nereye ve nasıl gitti farkedemedim bile ortadan kayboluverdi :))

demiştim ki ve diyorum ki yine, bende küçükken bir gözlük saplantısı vbardı ki hala da gözlüklü bayları çok sevimli bulurum. küçükken ciddi ciddi gözlük takmak istediğimi hatta bunun için dua ettiği bile bilirim artık nasıl bir hevesse benimkisi :))

Belgin dedi ki...

Ne güzel anlatmissin kavonozdaki hayatimizi. O lens serüvenini ben de yasamistim, kayboldu diye aramaktan canim cikmisti. Bu sirada 7,5 dioptrenle caka satma bakalim, buradakiler sag 8,5-sol 9,5. Bir de gözlügü nereye kosdugunu hatirlamadinmi, salarsin bütün ev halkini gözlük aramaya benim gibi, gözümde gözlügüm olmayinca, gözlügümü bulmam imkansiz oluyur da:) Seni hirsiz seni, anlamadi sanma:))

Sevgilerimle

Biraz dedi ki...

cok uzun yazilmis bir blog bu...olmamis simdi:P
ders calis hadi
bak cuma gunu sozlu de iyi gecmedi...
haftasonuna bir suru odev de var...hem pilgisayar karsisinda gozlerini de yorma...
ikinci yarisini sonra yazarsin donem bitsin...o zaman
pilgisayari da dolaba kaldiricam artik:P
(amma gicik veli di mi?)

guguk kuşu dedi ki...

@teşekkür ederim reira, her zaman beklerim:)
@Tamam Öziicim araları becerebilirsem açacağım.
@Öyle be öykücüm, ama onada şükretmek lazım, hiç görememek de var.
@aynen öyle düşcüm, mutlu oluyorum kendimle eğlenirken, umarım sizlerde eğlenmişsinizdir.
@Dur dur Tontinim, bunun daha devamı var, üzme yüreciğini. Biraz bana izin verince onu da yazacağım.
@Belgincim, hadi yaaa, günün adamı olamadım mı yine pöfff. Canımcım aynen öyle hayattaki en berbat şey" gözlüğünü kaybeden birisinin gözlüğünü aramasıdır" bu bir atasözü olsun dimi.
@Biracım, uf ya uf ya, tamam ya, gidiyom işte çalışmaya. Kaldırma nooluuur pilgisayarımı söz söz daha çook çalışıcam. (yok yok sen devam et, işe yarıyo valla).

guguk kuşu dedi ki...

@Mayam, bilmem başka bi yorum gelmişmiydi, boşverrrr. Ama iyiki o duan kabul olmamış dimi.

Unknown dedi ki...

coco dedi ki...
Geçmiş olsun.
Elektron orbitteki yerini bulunca gözlerde kararlı ve net bir görüş yakalamış oldu.
vakitlice geçmiş olsun diyemediğim için üzgünüm.

guguk kuşu dedi ki...

@cocoların en tatlısı, babam sana coco star derdi.....Hiç bişey için geç kalınmaz. Ve çok haklısın gerçek yerimi buldukça bu evrende, daha kararlı ve net bir görüş yakaladım yaşama dair. veee anladımki bu yazma becerim genetik. Sen de bi bolg yapsan hiç fena olmayacak gibi.

Unknown dedi ki...

LENSLER VE COCO STAR
Lensleri ben bazen elektronik eşyarın LCD ekranlarını korumak maksatlı yaıştırılan ince naylonlara benzetiyorum.Hele onlar hafif kalkmaya görsün altına toz felan alınca çok rahatsız edici oluyor pırılpırıl cam üzerinde mikrop gibi duruyor sonra çıkarıp atıyor insan. Ama insanın gözünde öylemi oluyor ? guguk kuşu hatırlasana lens taktığın yıllardaki o korkutucu hatırayı basit bir konjoktivite değilmiş gözündeki kızarıklık birazdaha geç kalsaydın ne olacaktı? guguk kuşu hatırladınmı? göz bebeğinden iğne oluşunu ve hatasını kabul edip tüm randevularını iptal edip ahde vefa sahibi kendini eleştirebilen sorumluluk sahibi göz doktoru hanımı? evet şükür ki öyle bir doktara denk gelmişin yoksa halin nice olurdu? Evet guguk kuşu biliyormusun o hanım daha sonra Cumhurbaşkanlığı doktoru olmuştu diye hatırlıyorum bilinmez o bütün içtenliği ile bu dünya ya pencere açmıştı ama sonra ona bir kapı açıldı işte böyle.Düşünürken aklıma gelivermişti bu durum yazayım deyince senin coco ya cevabını gördüm bakarsın çivi çivi söker bi blog bi blog çıkarır gibi bir şey oldu bu. Ruhu şad olsun. blog un kod adıda COCO STAR(Büyük harfli STAR çok iddalı mı oldu acaba?) olur belkide.Nedersin?
Bir an düşündüm
Hani bazen insan bir şey söylemek ister yada yazmak ister ve hangisinden başalasam der ya şimdi aynen böyle bir durumda kaldım. Çünkü yaşantıdan kesitleri anlatırken o kadar çok konu ürüyorki, bazen insanlar; o kadar yaşayarak anlatıyorsunuz ki insan kopamıyor sizden diyorlar. Evet belkide dağarcıkta birşeyler var. Guguk kuşu çünki sen bana blog un hakkında haber verdikten sonra sanki içimden gelen ama hep yazmak çok ciddi bir şey deyipte ertelediğim ve nereden başlayacağımıda kestiremediğim arzumu bir de sen tetikledin evet belki genetik. Neden dersen dedenin yedeksubay olarak askerliğini yaptığı birliğinden evine gönderdiği siyah beyaz resimin arkasına eşine ve çocuğuna yazdığı yazıdaki edebiyatı çok beyenmiştim çocukken nasıl da yazmış diye düşünmüştüm.Yani bu bir emare belkide genetik fikri için. Bakalım önce bir sakin ortamda konsantre olayım ve sana sorarım nasıl blok oluştrabilirim...vb şeyler için teşvikin için teşekkürler. Bu arada gugukkuşu nun eşine de seni cesaretlendirdiği için teşekkürlerimi ve selamlarımı gönderiyor minik gugukkuşlarını da öpüyorum. Ooooo saat 01 57 olmuş yarın sabah saat 06 30 da iki tane pırıl pırıl bir çift göz bana bakacak bakalım kahvaltımı hazırlamış diye ? Ayrıca yine pırıl pırıl bakan uzaklardaki bir çift görsün diye gazete dağıtım şirketine gideceğim.onun için ben elektron daha fazla arafta kalmadan yörüngeme yerleşeyim. İyi geceler güzel rüyalar.......