7 Nisan 2009 Salı

CEVİZ AĞACI İLE SOHBET


Yürüdüğüm yolda durdum, şöyle bi soluklanmak için. Oturdum kenardaki ceviz ağacının altına. Pek bi heybetli ağaç. Beni hiç sorgulamadan misafir etti, yapraklarının altında. Dayadım sırtımı cevizin gövdesine. Ne kadar da sarsılmazdı. sanki binlerce yıldır ordaydı ve binlerce yıl daha orada kalacaktı. Güven verdi bana sağlamlığı. İçimi açayım dedim, dinler mi acaba beni? Dinleyeceğini düşündüm. Binlerce yıldır orada değil miydi? Kim bilir kaç kişiyi misafir etmişti serin gölgesinde. Kimseler geçmezken yolda, beklemişti, yarenlik etmek için bir dostu. Gölgesi ne kadar huzurluydu, hafif esen rüzgar içimin sıkıntısını taktı koluna götürdü uzaklara; taaa kaf dağının ardına. Öyle bir sessizlik çöktü ki, ilk kez duydum sessizliğin sesini. Bir ben vardım, bir ceviz ağacı sanki bu evrende.

-sevgili ceviz ağacı, çook uzun zamandır yürüyorum, yoruldum.

-yorulmuş olabilirsin belki ama zaman sandığın kadar uzun değil.

-pek çok şey gördüm ve pek çok insanla karşılaştım bu yolda.

-bak işte bu doğru, önemli olan süreç değil, bu süreçte karşılaştıkların. bir de bunları nasıl derlediğin.

-güldüm, ağladım, kızdım, kırıldım, kırdım....ama galiba hepsi bende birer iz bıraktı. Bu nedenle iyiydi ya da kötüydü diyemem. haksızlık olur. kötüyse bile ikimiz birden kötüydük bu karşılaşmada. Bir dostum var adı Tutsak, belki bi gün o da geçer burdan, gölgene misafir olur ve tanışırsın. bana bir cümle yazmıştı "her firavuna bir musa, her musaya bir firavun lazım, firavunsuz musa, musasız firavun olmaz".

-akıllı adammış, umarım tanışırız.

-neden olmasın, o da bu yollarda, zamanı gelince tanışırsınız.
-bu yüzden ad koymuyorum beraberliklerime iyi ya da kötü diye. anladımki tüm ilişkiler benim iç yüzümün bir yansımasıydı ve öyle olmalıydı.
-işte ben binlerce yıldır öylece burdayım. geleni geldiği gibi kabul ettim. o gün ceviz ağacı ve misafir olmalıydı, olduk. tıpkı senin gibi yaslandı. biraz ben gövdemin sıcağından ona, biraz o bedeninin sıcağından bana sundu. alınacaklar alınıp, verilecekler verildiğinde, yolcu yoluna devam etti. Ben yine burda kaldım.
-hiç sıkılmadın mı ceviz ağacı? öylesine burda beklemekten, yürüyüp gitmek istemedin mi, dalına konan kuşun peşinden. hiç merak etmedin mi şu dağın ardını?
-hayır, ben burası olduğu için varım. bu çayır, arada bir altımdaki çimenleri yiyen yavru keçi, rahvan esen yel ve ben bu tablonun bileşenleriyiz. bu tablodan birini çıkardağında tablo olmaz. TABLO BU: ben, keçi, rüzgar. o yüzden hiç merak etmedim dağın ardını. biliyorum o dağın ardındaki tabloda da başka bir ceviz ağacı var. o tabloyu tablo yapan. tıpkı musa ile firavun gibi.
-huzur verdin bana ceviz ağacı. çabalamaktan yorulmuştum. ruhum dinlendi, kaslarım gevşedi. buyurduğun hayat pek bi güzel. gözlerim kapanıyor. gölgende uyuyabilrmiyim?
güldü....
-zaten sadece bunun için burdayım. varlığımın tek sebebi bu.
derin bir uykuya daldım, ceviz ağacının güvenli kollarında.

11 yorum:

foodbynil dedi ki...

beni de birisi sorgulamak gölgesi altına alsın ama ya onun dedirti bu yazın bana.Hayat bıkılcak kadar uzun değil onu da biliyorum ama ne bileyim.Ne dicektim ne dedim bak yine.Seviyorum seni kuzucum.Yine eline koluna sağlık.

beenmaya dedi ki...

“Aldığın her nefesin tadını çıkar. Hayatın aslı sende. Senin içinde. Unutma hayatın aslı sensin.”

"Peki sen kendini biliyor musun, tanıyor musun gerçekten. Yaptıklarına, veya yapacaklarına dair bana sunabileceğin en iyi şey nedir?Başkalarından önce kendini tanıman, kendini bilmen gerekmez mi aslında bir düşünsene. Bir beklentin varsa eğer hayattan, önce kendine hak ettiğin değeri vermelisin."

“Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların. Hep kendi içinde. Baktığın kadar varsın bu hayatta. Hatta sadece bakmakla da yetinme. Görmen de lazım. Görüp te bilmen, bilip te sevmen lazım. Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde...”

“Bir nefeslik molaları çok görme kendine. Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme. Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde. Ara ve bul. Gerçeğin düşlerle bölünmesine, düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.”

“Meraklanma. Hepimiz aynı değil miyiz başından beri. Başladığımız yol da aynı, yolun sonunda varacağımız kapı da. Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçtiğin, nasıl ilerlediğin sadece. Unutma bu hayatta sen, gerçeğinle varsın. Ama düşlerin kadar, düşlerinle yaşarsın.”

bunlar da benim ceviz ağacından dinlediklerim olsun...

tutsak dedi ki...

Herdaim o huzurla kal güzel kardeşim benim. Ceviz ağaçları dostun, kelebekler özgürlüğünün habercisi olsunlar, dereler seni okyanusa taşsınlar ve sen de okyanus ol inşaallah.
Sevgilerimle Teşekkürler ayrıca.

Belgin dedi ki...

Güzel kusum, masallah ceviz agaciyla sohbetiniz cok güzeldi. Bize cok uzun gelen zaman, aslinda evren icin bir göz kirpma kadar kisa. Bizlerin de bu kisacik zamani ne yazik ki pek iyi degerlendirdigimiz söylenemez.
Bizimde var kocaman ve hemen hemen nerdeyse yüz yillik bir ceviz agacimiz, o her yaz dallarina salincak kuran cocuklari bekliyor ve inaniyorum ki onlarin civiltilariyla cok mutlu oluyor:)) Eh salincak zamanida geliyor, yavas yavas. Cekebilirsem bir gün resmini gönderirim sana:)) Öptüm güzel yanaklarindan, sarildim sevgiyle:))

Uma dedi ki...

Ne tesaduf diyip gulerdim tesaduflere inansam. Allah'in birligine inaninca sadece tesadufler dusuyor, bir O kaliyor. Simdi tutsak'in sayfasindaki muzik kutusundan Bulbulu dinlerken, ceviz agacini dinlemeye basladim kalbinden. ben, sen, o dustu golgesine ceviz agacinin Bir olduk Musa'da, Firavunda, tabloda, ruzgarda...

guguk kuşu dedi ki...

@daha ne diyeceksin perikızı, sni seviyorum demişsin ya...ben de seni periiciiiim.
@birgün o ceviz ağacının altında hep birlikte piknik yaparız ne dersin, bir arıcık bir kuş bir de cevi ağacı. kaderde böylesi bir tablo olasılığı varsa..neden olmasın?
@tutsakcım, yüreğm amiinn diyor. teşekkür ne demek. o yazıyı sen güzelleştiridin.
@belgincim, bizim de köydeki evin önünde bir ceviz ağacımız vardı. şimdi yapayanlız garip kalmıştır.
@olanı doğru anlamlandırabilmektir belki bu tesadüf dediğimiz. aynı paralelde olduğumuz olay ve insanlarla birlikte olmaya tesadüf demişizdir belki. sen, ben, tutsak, bülbül, musa, firavun....aynı fotoğraf karesine sığdık galiba. gülümseyin, çekiyorrr...

tutsak dedi ki...

Canım benim

Unknown dedi ki...

Guguk kuşum;
Ceviz ağacının altına oturup sırtını gövdesine yaslasan, dalına konup cıvıltılarını dallarına ve yapraklarına yaysan, yağmur olup ince ince damarlarına yağsan kelimelerin onun rüzgarla karışık kelimelerine karışsa meyvesinin kabuğundan içine özüne insen gelip soframıza ceviz içi olsan, kurabiye ve pastalarımızın üstünü ikinizin kelimelerinden oluşan manalarla süslesek işte o zaman mı buluşacağız seninle ve onunla? Yoksa ben de gidip bir ceviz ağacına mı yaslansam seni ve onu anlatsa içimdeki o ince sevgi dolu sese.AŞK olsun Ağaçlarla konuşabilen yüreğe.

guguk kuşu dedi ki...

Canım Sufim,
ne kadar incesin ve sevgi dolusun, benim cıvıltılarımı bu kadar sevebileceğini düşünmemeiştim. Biliyormusun beni en güzel ağaçların hayvanların dinlediğini düşünüyorum bazen. İnsanlar sözümü kesiyorlar, ya da beni yanlış anlayabiliyorlar ya da çok bilmişlik yapabiliyorlar. Oysa onlar sadece dinliyorlar. Aslında onlarla edilen sohbetler, kendi yüreğimizle edilen sohbetler oluyor galiba.

Zeugma dedi ki...

Tebrik ederim.
Ne güzel bir kurgulama bu.İnanılmaz mesajlar vermişsin..
Biliyor musun yanında ben de olmak ve huzur duymak isterdim o ceviz ağacının altında..
Sevgilerimle gugukcuğum...

guguk kuşu dedi ki...

@canım Zeugmacım, bende dün nerelerde bu zeugma diye düşünmüştüm. kalp kalbe karşıymış hakikaten. Ne demek, bak kaydım kenara, bu ağaç sihirli altında bütün dünyaya yer var, gel hadi